Evliya Çelebi, ünlü Seyahatname’sinde, Çorum’un havasını, suyunu övüyor, havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan’ın, hasta oğlu Yakup Mirza’yı ve yüzlerce çorlu (bakımsız, zayıf) hastayı buraya gönderdiğini ve sağlıklarına kavuşmalarını sağladığını yazıyor.

17. Yüzyılın havası-suyu temiz Çorum Ovası, bugün ne yazık ki, bu özellikleriyle övünebilme olanağından yoksun. Çorum’un havasını yıllarca (yeri yanlış seçilen) Çimento Fabrikası kirletti. Şimdi de, “çanak” konumu dolayısıyla, -doğalgaz kullanımına rağmen- ev ve işyeri bacalarından çıkan karbonmonoksitle kirleniyor.

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun raporuna göre, Çorum, Iğdır’dan sonra havası en kirli 2. il konumunda. Dolayısıyla, solunum yolu hastalıklarının artmasında ve buna bağlı ölümlerde, hava kirliliğinin payı açıkça ortada. Çorum’da, oransal olarak solunum yolu hastalıklarının fazlalığı, bilim insanlarının da tespit ettikleri bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Öte yandan, Ankara ve Samsun’daki üniversite hastanelerinin onkoloji servislerinde, “Çorum’dan çok kanser hastası geldiği” de sık sık dile getiriliyor. Elimizde resmi bir veri olmasa da, Çorum’da kanser hastalıklarının da normalden daha yaygın olduğu tespitini yapabilecek durumdayız. Hava kirliliğinin, elbette kanser vakalarında da ciddi payı olmalı.

Bu konuda, öteden beri kuşku uyandıran bir iddia ise, akılları karıştırmaya devam ediyor. Bu, Çorum’un 750 km. olduğu söylenen içmesuyu şebekesinde hâlâ kayda değer ölçüde asbesli boru bulunduğu iddiası.

Çorum’a kurulacağı bildirilen Onkoloji Kliniği, hiç şüphe yok ki, bu konuda daha bilimsel veriler elde edilmesine katkı sağlayacak. Yine, gerek hava kirliliği, gerekse asbesli boru konusunun ciddiyetle değerlendirilerek, alınabilecek önlemlerin belirlenmesi, artık kaçınılmaz bir zorunluluk.

Editör: TE Bilisim