12 Eylül öncesinde Kahramanmaraş'ta ve Çorum'da örgütlenen karanlık organizasyonların 2 Temmuz 1993'te bu kez Sivas'ta denendiğini kaydeden Yaşar, “Madımak'ta kalan aydınlara karşı faşist güruhu organize edenler, günler öncesinden gazetelerde aydınları yobazlara hedef gösterenler, iftira atanlar, kolluk kuvveti olmalarından ötürü güvenliği sağlamakla yükümlü olmalarına rağmen olay yerine bilerek geç gidenler, tekbir getirerek benzin bidonu ve meşale taşıyan kalabalık kadar cana susamıştı. Madımak'ı dumana, Türkiye'yi yasa boğdular” dedi.

Katliamın ardından başlatılan göstermelik yargı sürecinin, evrensel hukuk ilkeleri ‘insanlık suçları zaman aşımına uğrayamaz’ demesine rağmen, AKP döneminde zamanaşımı kararıyla sonlandırıldığını belirten Yaşar, açıklamasında şunları dile getirdi:

“Geçmişteki bu acı derslere rağmen bugün hala, farklı inanç grubundaki yurttaşlara, muhaliflere, laikliğin savunucularına tehditler yükseltilmekte ve hala ateşle oynanmaktadır. Mezhepçilik, tekleştirme, öteki gördüğünü sindirme ve ezme, bir devlet politikası haline getirilmektedir.

Eğitim-İş olarak bu karanlık gayrettekilere sesleniyoruz: Ne ateşler yaktınız, ne canlara kıydınız, ne kanlar akıttınız; ancak bu toplum bölünmedi, yeri geldi bir bağlamanın acı sesinde beraber gözyaşı döktü. Çünkü bu ülke insanlarının ne yapsanız da yıkamayacağınız bir ortak çatısı vardır. Bu çatı, Atatürk'ün ‘kimsesizlerin kimsesi’ dediği Cumhuriyet ve vatandır. Sizin baktığınızda yanınıza kâr kalan bir katliam gördüğünüz Madımak'a, biz baktığımızda bağlama sesi duymamız bundandır. Ne yapsanız da Sivas'ta katledilen aydınlarımız asla ve asla unutulmayacaktır.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim