Dodurga Çiftlik köyü doğumlu olan Burhan Buruk, TKİ Alpagut-Dodurga Linyitleri İşletmesi ile çevresindeki yerleşim birimlerinin ve sendikacılığın geçmişine ışık tutacak bir kitap yazdı. Buruk’un “Yanan Topraklar” isimli kitabının deneme baskısı yapıldı.
Burhan Buruk, önceki gün gazetemizi ziyaret ederek, 1970’li yılların ikinci yarısında, “Çorum ve Havalisi Birleşik Maden İşçileri Sendikası” ismini taşıyan ve Giresun’dan Yozgat’a tüm bölgeye hitap eden güçlü sendikanın yayın organı “Ocak”ı çıkaran duayen gazeteci Mehmet Yolyapar’a kitabının deneme baskısını verdi. 
Türk-İş Konfederasyonu bünyesindeki Maden Federasyonu’na bağlı sendikanın o zamanki Yürütme Kurulu’nda, şimdi hepsi de rahmetli olan Mehmet Kocatüfek (Genel Başkan),  Hasan Güçlü (Genel Sekreter) ve Hidayet Buruk (Genel Mali Sekreter) yer alıyordu. Mehmet Yolyapar ise, Çorum Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürlüğü, TRT ve Hürriyet muhabirliği görevlerinin yanı sıra, bu sendikanın yayın organında da yazı işleri müdürü sıfatını taşıyordu. 


ALPAGUT-DODURGA VE ÇEVRESİ,
YÖRENİN SENDİKACILIK GEÇMİŞİ
Burhan Buruk, 1964 yılında Dodurga’nın Çiftlik köyünde dünyaya geldi. Madenci ve sendikacı, merhum Hidayet Buruk’un oğlu. Köy okullarıyla başlayan eğitim hayatı, şehirde ortaokul, teknik lise ve yüksekokulla, Başkent’te İşletme Fakültesi ve Bilişim Enstitüsünde sağlık bilişimi yüksek lisansıyla devam etti. 
Ortaokul ve lise çağlarında spor yaptı. Kamuda, farklı birimlerde tabandan tavana görevlerde bulundu. Yurtiçi ve yurtdışında işletmeci olarak bilgisayar yazılımları ve kurumsal bilgi teknolojileri alanında ürünler ve projeler geliştirdi. 
Avrasya Yazarlar Birliğinde edebi alanlarda kısa soluklu eğitimlerden sonra düşüncelerini ve deneyimlerini kitaplaştırma yoluna gitti. 
Deneme baskısı yapılan “Yanan Topraklar” isimli kitabı, Çorum’un yıllar yılı en fazla işçi çalıştıran, en büyük işletmelerinin başında gelen TKİ Alpagut Dodurga Linyitleri İşletmesi’nin ve “bölgesel” nitelikteki dev Maden-İş Sendikası’nın geçmişine ışık tutarken, maden çevresindeki yerleşim birimlerindeki yaşantılara da bir pencere açacak. Burhan Buruk’un, hemşehrilerine hitaben yazdığı yazıyı, okurlarımızla paylaşıyoruz.  

İLK KİTABIM “YANAN TOPRAKLAR”
Değerli hemşehrilerim, 
Uzun yıllardır Ankara’da yaşayan bir Çorumlu olarak, Çorum basını üzerinden Çorum ve Çorumlular hakkında bilgi alıyor, okuyor, değerlendiriyorum. 
Bunun yanında, yaşamın devamı adına toplumun öncü ve yol açıcı kurum kuruluş ve yöneticilerini de yakından izlemekteyim.
Zaman zaman sosyal medya üzerinden Çorum’la ilgili kendi düşüncelerimi, Çorum'un sorunlarını, gelişimini, naçizane çözüm önerilerimi paylaşıyorum. 
Kendim ve ailem adına çoğu şeyleri yaşamış, uzun zamandır da edebi konularda çalışmalar yapan, yazan birisi olarak “Yanan Topraklar” isimli ilk kitabımı tamamladım.
Kitabımın, önümüzdeki süreçte yayınevi çalışmalarını tamamlayarak dağıtımını tamamlamayı hedefliyorum. Bazı yayınevlerinden kitap hakkında gelen pozitif dönüşler bir Çorumlu olarak beni de onore ediyor. 
Hayatta herkesin kişisel beklentilerinin olması doğaldır. Lakin toplumsal konular olunca ortak değer ve konuların “biz” kavramının önemine inanan birisi olarak hazırladığım kitapta Çorum genelinden öte, Alpagut-Dodurga Bölgesi ve Kızılırmak Havzası üzerine 1941’den başlayıp 1980’lere kadar gelişen toplumsal, siyasal, ekonomik ve iktisadi konuları, sosyolojik değişimleri roman kahramanı Madenci ve Sendika Başkanı Mehmet KOCATÜFEK ve arkadaşları üzerinden anlatarak tamamlamış bulunuyorum. Kitabım araştırma tarzında çalışmaları içermektedir.
Kitap 434 sayda olup 8 bölümden oluşmaktadır.
Bu kitabı hazırlama gayelerimden birisi, haddim olmamakla beraber Yaşar Kemal’in Çukurova’yı İnce Mehmet üzerinden anlatıp tanıttığı gibi ben de, Kocatüfek üzerinden Kızılırmak ve Alpagut - Dodurga Linyitleri üzerinden bu havzayı, köylerini, madenci, sendikacı roman kahramanları üzerinden Osmancık bölgesini de içine alacak şekilde anlatmaya çalıştım.
Kitabın bölgenin geçmişine ışık tutacağını, unutulmuş başarılı işlerin gelecek nesillere hatırlatılması ve örnek gösterilmesinde yol gösterici olacağını düşünüyorum. Bu en büyük temennimdir.
Çorum ve Çorumlular hakkında ülke içinde ve dışında haklı gururu olan konularının anlatılamaması anlaşılamaması nedeniyle çoğu şeyinin sönmeye yüz tuttuğunu her bir gidiş gelişlerimde üzülerek görmekteyim. En azından Çorum’un bir bölgesini tanıtmaya geç te olsa o insanların haklarını teslime yönelik bir eser oluşturmaya gayret ettim.
Şu an birkaç adet numune baskısı yapılmıştır. Kitap yayın ve basım çalışmaları bittiğinde hemşehrilerime ulaşacaktır.
Diğer kitap çalışmalarım da devam etmektedir. Türkiye’de hukuk ve adalet, bir roman kahramanı üzerinden, iş dünyası ve hayata dair konularda çalışmalarım var.  
Kendim; eski madenci, teknisyen, sporcu, işletmeci, yönetici, bilişimci, 56 yaşında emekli birisiyim. Geçmişte siyaset havuzuna itilmiş, belli bir dönem il başkanlığı yapmış, Çorum ve bölgelerini işin doğası gereği öğrenmiş biri olarak, ihtiyaç duyulması halinde hemşehrilerimle her konuyu paylaşmak isterim. 
Saygı ve sevgilerimle…
20 Temmuz 2021

*

KİTAPTAN:

… "Azrail’e yarenlik edenlerin karanlıklar diyarında dünyaya hâkim olmayı düşleyen gözünü budaktan sakınmayan Hunlardan, Dede Korkut hikâyelerine hırçın savaşçıların diyarı Alpagut etrafında kenetlenmiş yurt edinmişler buraları."

… "Bozulan düzenlerine, çalınan hayatlarına başkaldıran, topraklarına ve işlerini sahip çıkan “köylü-çiftçi-işçi efendilerin” her şeyi göze alarak ilk toplumsal mücadeleleridir buralarda yaşananlar. Baretini giyip derinliklere doğru indikçe kelebeden kükürtlü soğuk suyun nahoş kokusuyla yaşamaya alışan, galerilerde pusulasız yol alan madencilerin siyaha boyanmış yüzleri, parlayan dişleriyle uzaklardan duyulan varda sesleri, her gün aynı acılara katlananların güzel günlere ulaşmak için gri elbiseler altındaki tutkulu yaşam mücadelesidir."

… "İşveren sağladığı yarar nedeniyle, sarı kız katırı bizden daha kutsal görüyordu!"

… "O günlerden beri bölgenin sessizliğini günde üç kez çalan siren sesi bozar! Şaşmaz! Sığır çobanları bile vaktini ona göre ayarlar. Kızılırmak Havzasından Çakır Kıran’ın zirvesine kadar her yerden duyulur sesi."

… "Yiğitlere değil korkaklara yaraşır feleğin sillesinden kaçmak, çukurlara, mezar taşları arkasına saklanmak."

… "Özel olarak bölgeye gönderilmiş olan şeytan, tohumlarını bölgeye ekmiş, madencilere Mercedes’i yaktırarak alevini göğe yükseltirken toprakları yakıp kavurmuştu."

… "...neredeyse her şey kuruyor yeni bir şey yetişmiyordu adeta. Doğal halinde yabani otlardan ve yaşlı birkaç kimsesiz ihtiyardan başka kalan da kalmıyordu."

… "... Kocatüfek döndü Hidayet’e; “Bak dışardaki yağmurun sesi ninni gibi, toprağın sıcağının buharı yüze vuruyor, hala yanıyor topraklar. Eskisi gibi etrafta olan biteni duymuyor kulaklar”

… “Ölünce beni yüzüstü gömsünler, çünkü yeterince gördüm.” dedi.

… "Dalları budanan meşe gibiydi; belalara, cefalara eylemleriyle baş koyan yiğitlikleriydi onu yiğit yapan.

… “O güzel insanlar geldiler, Dodurga’nın iyi koşucu dayanıklı soy atlarına binip gittiler..."

Yanan Topraklar kitabı, geçmişi hatırlamaya, bugünü anlamaya yarın için yorum yapmaya imkan sağlamayı, yaşanmışlıklar ve bilgiler ışığında okuyanı düşünmeye davet etmeyi hedeflemektedir…

Editör: TE Bilisim