657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkelerini sıralayan 3. maddesinin “Liyakat” başlıklı (C) bendinde “Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır” yazdığını anlatan Çam, bunun anlamının; “Eşitlik ilkesi gereği, siyasi düşünce, dini inanç, ırk, renk ve cinsiyet gibi herhangi bir ayrıma tabi olmaksızın kamu görevlerine girmek her vatandaşın bir vatandaşlık hakkıdır” olduğunu ve sistemi kayırma prensibinden ayıran en temel ilke olduğunu söyledi.

Liyakat sisteminin, memurluğu bir kamu görevi olarak kabul ettiğini anlatan Çam, hayatını kamu hizmetine adayan kişilerin, bunun karşılığında ihtiyaç duydukları hizmet güvenliğinin teminat altına alınması gerektiğini bunun adına da güvenlik ilkesi denildiğini söyledi.

Tarafsızlık ilkesinin, kamu hizmetlerini yürütmekle görevli kişi ve kuruluşlara her türlü eylem ve işlemlerinde tarafsız olmalarını emrettiğini, sıralanan ilkelerin çağdaş bir hukuk devletinde kamu bürokrasisinin olmazsa olmazı olduğunu belirten Çam, bu durumun aksinin, kayırmacılık ve ABD’de de 1870’li yıllara kadar uygulanan kayırmacı yağma sisteminin (spoil system) 21. yüzyılda hortlatılması olduğunu dile getirdi.

Kamuoyunun ve memurların yakından tanıdığı sarı sendika ve konfederasyonların da desteği ve talebi ile bu ilkelerin ayaklar altına alınmasının hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesini zedelediğine dikkat çeken Çam, en alt idari kadrodan üst düzey görevlere kadar atamaların yandaşlık anlayışı ile yapılmasının liyakatin ayaklar altına alınmasının da ötesinde kamuda verimsiz ve beceriksizliğin yaygınlaşmasına yol açtığını vurguladı.

“EMEK HIRSIZLIĞINA SON VERİLMELİ”

Memurların KPSS sınavı ile işe alınmasının esas olması gerektiğini, istisnaların hizmetin gerekliliği ile sınırlı tutulmasının iyi olacağını belirten Hayati Çam, “Hizmetin gerekliliği dışında mülakatlar kesinlikle kaldırılmalıdır. Yazılı sınavında 90 (doksan) alanın mülakatta (50 elli) verilerek elenmesi, yazılı sınavda 60 (altmış) alana mülakatta 100 (yüz ) verilerek kazandırılması; mülakatı yapanın ve onaylayanlar için de, mülakat sonunda hak etmediği yerlere getirilenler için de utanç vericidir. Bunun bir kul hakkı olduğu, emek hırsızlığı olduğu bilinmelidir.

Atamalarda ehliyet, liyakat, kariyer ve Devlete sadakat ilkelerine uyulmalıdır. 15 Temmuz alçakça darbe teşebbüsü, bu ilkeleri hileli yollarla taammüden aşılmasından kaynaklanmıştır. Buna bir kez daha izin verilmemelidir. Hatırlayalım ki; Kur’an; “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir.” demektedir. (Nisa 58) Bu hükme uymayanlara söyleyecek sözümüz yoktur” dedi.

Editör: TE Bilisim