Referandum sürecine ilişkin olarak bir açıklama yapan Av. Özdel, yaklaşmakta olan anayasa referandumu öncesi ülkeyi yönetenlerin anayasa değişikliğine hayır diyenlerle evet diyenler arasında bir ayrıştırma yaratmaya çalıştığını söyledi.

Bu uzlaşmaz ve çatışmacı dilin ülke menfaatine olmadığı gibi yaklaşmakta olan referanduma da gölge düşüreceğini kaydeden Özdel, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçme sürecinde Cumhurbaşkanı ve hükümet; “Hayır” diyecekleri, ‘terör’ le ilişkilendirerek, bu söylemini “Evet” çalışmasının merkezine koymuş, bu damgalayıcı söylemiyle hayır diyecek vatandaşlar üzerinde siyasal bir baskı oluşturmuştur. Bu baskı referandum sürecinde de aynı sertlikte devam etmektedir. Çünkü Cumhurbaşkanı, halkın neden evet demesi gerektiğine ikna edici bir gerekçe bulamamıştır.

Anayasa değişikliğinin hangi maddeleri kapsadığı ve nelere sebep olacağı yönünde yapılan tartışmalar ve getirilen eleştiriler; hazırlık aşamasından meclis aşamasına dek halktan kaçırılmış ve halkın öğrenmesine engel olunmuştur. Ancak Anayasa değişikliğinin içeriğine ulaşmış gerek sağ görüşten gerekse sol görüşten geniş bir siyasal yelpazeden ve halktan, başkanlık konusunda pek çok itiraz mevcuttur.

“REFERANDUM SÜRECİ EŞİT VE ADİL İŞLETİLMİYOR”

İtiraz ettiğimiz diğer husus ise bu referandum sürecinin herkes için eşit ve adil olmadığı noktasındadır. Çalışma yapacak partiler, örgütler, sendikalar yaptıkları çağrıya göre muamele görmekte, Hükümetin bütün baskı ve kutuplaştırıcı söylemlerinin etkisiyle “Hayır” çalışması yapanlar polis engeliyle, zabıta müdahalesiyle karşılaşmakta, gözaltı uygulamalarına maruz kalmaktadırlar. Bu baskıların yanına bir de iktisadi eşitsizliği koymak gerekir. Hükümet ve onunla koalisyon yapanların, kampanya boyunca kamu kaynaklarını ne kadar kullanacaklarını vergi veren her vatandaşın bilmeye hakkı vardır.

“HAYIR DİYERLER BASKI GÖRÜYOR”

Medya tamamen kuşatılmış olup, “Hayır” propagandasına kapalı olduğu gibi, çalışanının “Hayır” demesini dahi hazmedememektedir. İrfan Değirmenci’nin işten atılması, başkanlık göndermesi var diye belgesel gösteriminin durdurulması; iktidarın medyayı ne derece baskı altında tuttuğunun birer örneğidir. Baskı, yasak, sansür kıskacında bir referandum yaşanacağı açık ortadadır.

Anayasa düzenlemesinin; hazırlanış biçimi, süreci ve içeriği demokratik kurallara göre yapılmamıştır. OHAL koşullarında, KHK ile yönetilen bir siyasal süreçte, Suriye başta olmak üzere dışarıda ve içeride çatışma ve savaş koşullarında anayasa değişikliğinin yapılamayacağı ortadadır. Ayrıca bu düzenlemenin hazırlık aşamasında Meclis’te grubu bulunan diğer partilerin yer almadığı gibi meclis dışı siyasi partiler, üniversiteler, sendikalar, meslek örgütleri, inanç örgütleri, kadın, gençlik ve çevre örgütleri ve farklı toplumsal kesimler sürecin dışında bırakılmıştır. Toplumun tüm kesimini kucaklamayan anayasa değişikliğinin meşruluğu sorgulanır haldedir.

“TEK ADAM REJİMİ GETİRİLMEK İSTENİYOR”

Getirilmek istenen siyasal rejim; tek adam, tek parti yönetimi esasına dayanan bir rejimdir. Esas olarak tüm toplumsal kesimleri ifade edecek bir kurucu meclis marifetiyle, hak ve özgürlükleri esas alan içerikte hazırlanacak bir anayasanın; demokratik, gerçek bir toplumsal sözleşme olacağı açıktır. Ancak bu gerçekle hareket edersek 12 Eylül darbe anayasasından kurtuluruz.

Bu amaçla hukukun üstünlüğünü, özgürlükleri ve demokratik bir ülke ve toplumu esas alanlar barış ve kardeşlik için duyarlı olmak için hayır kampanyasına destek olmalıdır. Hayır demek demokrasi ve hukuk devletinin bir gereğidir.

Tüm bu gerekçelerle; her siyasal düşünceden hukukçuları, aydınları, işçileri, işverenleri, gençleri, kadınları yani tüm halkımızı referandumda “Hayır” demeye hayırlı bir iş yapmaya çağırıyoruz.” (Taner ŞİMŞEK)

Editör: TE Bilisim