Hayatta esas olanın yaşama sevincini kaybetmemek olduğunu ifade eden Saatcı, “Öyleyse yaşlanma sürecini doğal bir olgu olarak karşılayıp bu dönemin de yaşama aktif katılarak geçirilmesi gerekir. Yaşlılarımızın toplumsal yaşama aktif olarak katılmalarını sosyal, kültürel ve ekonomik haklara sahip, kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak kişi, kurum ve devlet olarak öncelikli görevimizdir. Tarihsel köklerimiz ve inançlarımızdan uzaklaştıkça, toplumumuzda yaşlılarımıza yönelik olumsuz tutum ve davranışlar yaşanır, ailesinden kopartılan, sokağa terk edilen, ya da aile içinde huzur ortamı bulamadığı için kendisi ayrılan vakalara daha sık rastlanır olmuştur. Bir ömrün büyük kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Ailelerinden ve çocuklarından bu hizmeti çeşitli nedenlerle alamayanlara bu hizmet imkânlar ölçüsünde Devletimiz tarafından verilmektedir. Devleti halka hizmet etme aracı olarak gören hükümetler, bir sınıf ve kesimin değil, bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar yürütmeyi, bu bağlamda yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturmayı, zor durumdaki vatandaşlarımıza, terkedilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatmamayı hedeflemelidir. Bu durumda bulunan yaşlılarımıza bir yuva ortamı oluşturmak amacıyla devletin kurduğu sosyal hizmet kurumlarına her geçen yıl daha fazla yaşlımız başvurmaktadır. Bir toplumun geleceği açısından tehlikeli bir süreç olan bu sosyal yaranın tedavisi için, millet olarak bizi biz yapan değerlerimize daha fazla sahip çıkmamız zaruridir. Yeni nesilleri batının bireyselliği ön planda tutan bencil kültüründen korumak ve tarihsel değerlerimiz ile genç kuşak arasında köprü kurmak adına eğitsel, kültürel ve sosyal projeler geliştirilmelidir” dedi. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim