Her mesleğin kendine özgü zorlukları vardır. Bazı meslekler de vardır ki hatayı asla affetmez tıpkı tornacılık gibi. Yapılan bir hata ya kullanılan malzemenin bir daha işe yaramamasına ya da ölüme kadar yol açabilir.
Mesleğinin zorluklarını anlatırken “saç teli kadar hata yapma imkanımız yok” diyor Onaran Torna’nın sahibi İsmail Azak. Hata olduğunda müşterinin işine yarayacak malzemenin bir daha işe yaramama ve emeğin bir anda heba olması riski var çünkü. Tornacılığın iki türlüsü olduğunu belirtiyor İsmail Azak, imalata ve sanayinin iş gücüne yönelik. Onaran Torna, sanayi esnafının ihtiyaçlarına cevap veriyor. Kimi zaman dingil düzeltiliyor dükkanda kimi zaman da getirilen kampana ve tablalar tornadan geçiriliyor.
Onaran Torna’nın gözbebeği ,mesleğe de ismini veren 24 yıllık torna makinesi. Gözü gibi bakıyor babasından kalma torna makinesine İsmail Azak ve birlikte çalıştığı mesai arkadaşı Ömür Kolbüken. Gün, işyerine gelip iş elbiselerinin giyilmesiyle başlıyor. Torna makinesi yağlanıyor, kontrol ediliyor. Yapılan her işin ardından torna makinesi tekrar temizlenip yağlanıyor. “Biz böyle gördük babamızdan. Çalıştığımız makineye iyi bakmak zorundayız. Makine çalıştığı sürece ekmek paramızı kazanmaya devam edebiliriz” diyor İsmail Azak. Mesai saat 08.00’de başlıyor Onaran Torna’da. İlk olarak İsmail Azak’ın kendi tasarlayıp imal ettiği soba yakılıyor. Soba etrafında içilen sıcak çayın ardından yavaş yavaş işler gelmeye başlıyor. İsmail Azak, “bizim işimizde milimetre büyük bir ölçü. Saç kılı kadar hata yapma imkanımız yok. Yaptığımız parçalar birbirine tam uymalı ne bol gelmeli, ne de sıkışmalı. Hata konusu sadece kullandığımız malzemeyle alakalı değil, insan ömrüyle de ilgili. Bizim mesleğimizde tornada çalışırken çıkan çapaklarla kendini yaralayanlar da oluyor, parçanın kırılıp fırlaması ya da kıyafetini makineye kaptırması sonucu hayatını kaybedenler de. Usta kolay yetişmiyor. Okulda ya da çıraklık eğitim merkezlerinde teorik olarak verilen eğitim işyerine geldiğinde pratiğe dönüşüyor” diyor. İsmail Azak’ın kendisi de çocukken başlamış mesleğe. 6-7 yaşlarında okuldan artan zamanlarda babasının işyerine gidip yardım etmeye başlamış. Yaşı 14 olduğunda ise babasının sağ kolu olmuş çıkmış. “Tamı tamına 25 yıl oldu” diyen Azak, babasının kendisini nasıl yetiştirdiğini anlatıyor. Şimdiki çocukların zora gelemediğini ve usta yanında yetişmenin önemli olduğunu belirten Azak, beraber çalıştığı Ömür Kolbüken’in de 14 yaşlarındayken yanında işe başladığını söylüyor. Aradan 12 yıl geçmiş. Dükkanda birisi iş başındayken diğeri başka bir işle meşgul. İş olmadığı zaman sobanın başında sohbetteler.
“Taşınma sorununu da yaz” diyor İsmail Azak. Sanayi Çarşısı’ndaki çoğu esnafın Sanayi Sitesi’nde işyeri varmış. Bir kısmı taşınmasını tamamlamış bir kısmı da halen Sanayi Çarşısı’nda ekmek parası peşinde koşmayı sürdürüyor. Bir yıl içinde esnafın büyük bölümünün Sanayi Sitesi’ndeki kendi dükkanına geçeceğini belirten Azak, “Belediye taşınmanın hızlanması için nasıl bir yaptırım uygular şuan bilemiyoruz” demeyi de ihmal etmiyor. Sanayi esnafıyla sohbet sıkmıyor insanı, bir bakıyorsunuz zaman geçivermiş.
Çalışanlar acıkıyor, yemek zamanı. Ömür çalışmaya devam ederken ustası İsmail Azak alışverişe çıkıyor. Ardından elinde yumurtalar, kaşar peyniri ve bir parça tereyağı ile giriyor kapıdan. “Sanayide çalışanlar işyerinde tereyağından başkasını kullanmaz” demeyi de ihmal etmiyor. Yemekte kaşarlı yumurta var. İşyerindeki soba hem fırın hem de ocak olarak kullanılabiliyormuş. Kimi zaman sobanın kapağını takıp fırın yemeği yaptıklarını anlatıyor Azak, kimi zaman da tavayı fırın olarak kullandıkları bölüme sürüp menemen, yumurta ya da canları ne isterse pişirip yediklerini.
Sanayi yemeği de lezzetli oluyor hani artık hep beraber aynı tavaya ekmek bandırılıp kardeşliğin, dostluğun bağlarının güçlendirildiğinden mi yoksa yapan ustaların hünerinden mi bilinmez. Yemek bitince ortaya konan tabla kaldırılıyor, sandalyeler kenara çekildikten sonra yemek yenilen alan güzelce süpürülüyor. Zor kazanılan işte nimete saygı önemli, yere dökülen ekmek kırıntılarına basılmıyor. Temizliğin ardından soba başında çay içiliyor hep birlikte. Soba işyerinin kalbi adeta. Gürül gürül yanan sobaya dönük olan tarafınız sıcaktan yanarken diğer tarafa bakan yanınız ise üşüyor. Tüm sıkıntılara rağmen yüzleri güleç çalışanların ama anlıyoruz ki tornacılık zor zanaat.




(Erkan BAYATLI)
Editör: TE Bilisim