Koca, açıklamasına şu şekilde devam etti:
“İlacın bulunabilirliğini, alınabilirliğini ve ilaçta kaliteyi önceleyen bir ulusal ilaç politikası haline getirmek, sağlığın kılcal damarları olan eczaneleri ekonomik yönden düzlüğe çıkaracak önlemlerin eczacı meslek örgütlerinin katıldığı bir mekanizma içerisinde hayata geçirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Türkiye’de 10 yıldan fazla süredir uygulanan sağlık reformlarının amaçlarından biri de sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması olarak tanımlanmıştır. En yaygın sağlık hizmet sunucusu olan eczanelerin en az yarısının bin bir güçlükle yaşamını sürdüğü, eczacıların eczane maliyetleriyle boğuşur hale geldiği bir aşamada sağlık hizmetlerinin kalitesinden bahsedilemez.
İlacın bulanabilir ve alınabilir olması taraftarıyız. Hem kamu ekonomisinin korunması hem de İlaca erişim hakkı bakımından bunun gerekli olduğunu düşünmekte, yıllardır bu politikanın savunuculuğunu yapmaktayız. Ancak ilaç fiyatlarının sürekli olarak düşmesi, geliri sadece buna bağlı olan eczacıları ekonomik olarak zora sokmuş, bunun yanı sıra bazı ilaçların piyasada bulunamamasına neden olmuştur. Günübirlik tedavi, kanser ilaçlarının hastanelerden verilmeye başlanması, bazı ilaçların ruhsat alamaması gibi uygulamalar nedeniyle, eczane pazarı da gün geçtikçe daralmaktadır. Fiyatlar düştükçe eczacıların gelirleri de düşmekte, ancak buna karşın giderler artmaktadır. Eczacının her geçen gün artan eczane işletim masraflarını karşılayamayacak boyutlara ulaşması nitelikli bir ilaç hizmetinin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Türk Eczacıları Birliği tarafından Aralık 2014’de 8520 eczacı ile gerçekleştirilen Eczacı ve Eczane Profili Araştırması’nın sonuçları bu tespitlerimizi doğrulamaktadır. Bu araştırmamızda elde edilen verilere göre; eczanelerimizin % 64’ü gibi büyük bir çoğunluğu “düşük cirolu eczane” kategorisi içerisine girmektedir.”
(Taner ŞİMŞEK)
Editör: TE Bilisim