Türkiye ekonomisinde son yıllarda, özellikle geçtiğimiz birkaç ay içinde yaşananların, sayıları bir milyonu aşan eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi anlamda olumsuz etkilediğini söyleyen Gül, şunları dile getirdi: “1 ABD dolarının ortalama 1.30 TL olduğu 2008 yılında 1.196 TL aylık alan bir öğretmenin 920 ABD doları alabiliyorken, 25 Eylül 2018 itibariyle ortalama 3 bin 620 TL alan bir öğretmenin dolar bazında aldığı maaş 586 ABD doları (1 $=6,18 TL) seviyesine inmiştir. Ortalama maaş alan bir öğretmenin maaşındaki kayıp dolar bazında 334 ABD doları (2 bin 64 TL) olmuştur.

1 Euro’nun ortalama 1.91 TL olduğu 2008 yılında 1.196 TL aylık alan bir öğretmen 626 Euro alabiliyorken, 25 Eylül 2018 itibariyle ortalama 3 bin 620 TL alan bir öğretmenin Euro bazında aldığı maaş 499 Euro (1 Euro=7,26 TL) seviyesine inmiştir. Sadece son 10 yılda bir öğretmenin maaşındaki kayıp 127 Euro (922 TL) dur.

Son 10 yılı temel aldığımızda ortalama maaş alan bir öğretmenin ABD doları bazındaki net kaybı aylık 2 bin 64 TL; Euro bazında net kaybı 922 TL’dir. Bu rakamlara enflasyondan kaynaklanan kayıpları da eklediğimizde satın alım gücündeki azalmanın çok daha fazla olduğu açıktır.

Eğitim emekçilerinin gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aratıyor. Öğretmenlerin, hizmetli ve memurların aldıkları maaşlar, yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşamıyor.

Tüm eğitim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır. Vergi dilimi nedeniyle kamu emekçilerinin mağduriyet yaşamaması için, artan oranlı vergi dili uygulamasına son verilmeli, gelir vergisi oranı sabitlenmelidir. Eğitim ve bilim emekçilerinin yaşanan krizden kaynaklı tüm ekonomik kayıpları, TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyon (satın alma gücündeki azalma) oranı net bir şekilde hesaplanarak ödenmelidir. Eğitim alanında özellikle kadın emekçileri doğrudan etkileyen ve eşit işe eşit ücret ilkesini ihlal eden ücretli, sözleşmeli ve taşeron çalıştırılmaya son verilmelidir. Kadın eğitim emekçilerine; başta görevde yükselme ve ünvan değişikliklerinde olmak üzere çalışma yaşamında uygulanan ayrımcılığa son verilmelidir. Eğitime hazırlık ödeneği yılda iki kez en az bir maaş tutarında olmalı ve ayrım yapılmaksızın bütün eğitim ve bilim emekçilerine ödenmelidir. Eğitim kurumlarında görev yapan yardımcı hizmetli ve memurlar eğitim öğretim hizmetleri sınıfına alınmalı; eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneğinden yararlanmaları sağlanmalıdır. Yardımcı hizmetlilerin yaptıkları fazla çalışma ‘fazla mesai’ olarak kabul edilmeli ve yüzde yüz zamlı olarak ücretlendirilmelidir.

Tüm eğitim ve bilim emekçilerine yaptıkları işin önemi ve zorluğu dikkate alınarak her dört yıla bir yıl olmak üzere, yıpranma hakkı verilmelidir.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim