Uygurların vatandaşlığında insanlık sınavının kaybedildiğini belirten Mehmet Karaca, Çin makamlarının bütün bunların ötesinde vicdanı olan herkesi kahredecek başka bir uygulamayı yaptığını, anne-babayı toplama kampına alıp çocuklarına akrabalarının bakmak istemeleri halinde yardım edenleri de içeri aldığını kaydetti.

STK’daki görevi nedeniyle çevredeki bazı yabancı uyruklu öğrencileri yakından gözlemleme fırsatı olduğunu anlatan Karaca, sırf yüksek öğrenim için ailesini ve yurdunu bırakıp buralara kadar mevzuatlarına uygun ve hiçbir suça karışmamış pırıl pırıl gençlerin yaşadıkları bunca sıkıntılara kayıtsız ve sessiz kalmayı başaramadığını söyledi.

İstanbul’daki yabancı öğrencilerle muhatap olurken son bir buçuk yılın en dramatik ve kahredici örneklerini Uygurlarda gördüğünü ifade eden Mehmet Karaca, ne Afrika’da ne de Asya’nın içlerinde ne Güney Amerika’da ne de orta doğuda bu derecede sistematik ve uzun süren bir trajedi bulunmadığını söyledi.

Çin’in Doğu Türkistan Türklerine uyguladığı politikaların inanılacak gibi olmadığını ve insanlık dışı olduğunu kaydeden Mehmet Karaca, “22 milyonluk Uygur Türkleri, gün geçtikçe dozu artan bir vahşeti Dünyanın gözü önünde yaşıyorlar. Geçmişte Bosna, Çeçenistan, Irak’ta veya bugün Suriye’de, Filistin’de yaşananları günü gününe duyabilirken Uygurların trajedisi kapalı kapılar ardında ve Çin’in tarih boyunca uyguladığı aldatıcı politikalarıyla perdeleniyor. Çin, diğer ülkelerdeki basına bile kendi hükümetleri üzerinden müdahale edip baskı kurabiliyor, sansür uygulatabiliyor. Bir buçuk yıl önce had safhaya ulaşan zulüm bugün devam ederken Dünya basını olanları artık çok zor da olsa anlamaya başladı. Çin hakkında yabancı basına bilgi verenlerin veya durumu aktaranların öldürüldüğü, yurtdışındaki Uygurlardan açıklama yapanların ailelerinin tamamının hapse atıldığı artık herkesçe biliniyor. Türkiye’nin dört katı büyüklüğündeki Uygur bölgesi tarihi adıyla “Doğu Türkistan” Çinlilerin adlandırmasıyla Xinjiang (sonradan işgal edilmiş ülke) dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüşmüş durumda” dedi.

Doğu Türkistan’a geri dönen öğrencilerin izinle yurt dışına öğrenci olarak çıkmalarına rağmen başlarına siyah çuvallar geçirilerek terörist muamelesi gördüğünü belirten Karaca, bunun, sahip olduğu değerlerine bakılmaksınız, ister milli değerlerine düşkün Uygurlar olsun, dindar veya ateist olsun, komünist parti üyesi olsun Uygurların hepsine uygulandığını ifade etti.

Tarih boyunca o bölgede yaşamış olan 20 milyonluk Türk dilli bir halkın ve Çin seddinin çekilmesinden 2 bin yıl sonra kindar Çin milliyetçiliği tarafından asimilasyonunun yaşandığını ifade eden Karaca, “Çin devleti bütün insan hakları belgelerine, insani ve vicdani bütün insani kazanımlara ve hatta ırkçılığı reddeden komünist ideolojiye açık bir ırkçılık yaparak ihanet ediyor. Böylece bir halk en ağır ihlal metotlarıyla suçlu olup olmadığına, eğitim durumuna, sosyal statüsüne, kültür ve bilgi birikimine bakılmaksızın özellikle hedef alınarak yok edilmeye çalışılıyor.Türkiye’ye son dönemlerde gelmiş olan, çoğu öğrenci veya tacir olan 5-6 bin kadar Uygur’un Türk vatandaşı olması meselesi acilen gündeme sokulmalıdır. Diğer ülkelerin tereddütsüz vatandaşlık verdiği ve Kanada’nın 3 bine yakın Uygur’u almaya hazır olduğunu ifade ettiği bir ortamda Uygurların tarih boyunca ikinci vatan olarak gördüğü Türkiye olarak bu drama gözlerimizi yumamayız, kulaklarımızı tıkayamayız ve ölü taklidi yapamayız. Uygurlar gündemimizde olan (Suriyeli) hiçbir mazlum halktan değersiz değiller… Hiçbir başka milletten bize daha uzak değiller… Acilen güvenlik soruşturmaları yapılarak vatandaşlık vermezsek her bir idam, Çinlileştirilen her bir mazlum Uygur çocuğun hakkı yakalarımızda asılı kalacak” dedi.

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim