Eğitim-İş’in kuruluş yıldönümü ve Cumhuriyet Bayramı kapsamında Güleryüz Restaurant’ta düzenlenen etkinlikte konuşarak tüm yurttaşlara Cumhuriyete sahip çıkma çağrısında bulunan İlhan Yaşar, “Gün, laik, çağdaş, tam bağımsız bir Türkiye çizgisinde bir araya gelerek, 1919’da gerçekleşen mucizeyi tekrarlama günüdür. Gün laik çağdaş Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkma günüdür” diye konuştu.

Cumhuriyetin kuruluş mücadelesinden günümüze uzanan 94 yıllık süreci detaylarıyla ortaya koyarak Cumhuriyet’in ‘kimsesizlerin kimsesi’ olduğunu, yüzyıllardır milletin üzerine çökmüş karanlığa karşı başlatılan, başarılan ve dünya milletlerine örnek olmuş büyük bir aydınlanma devrimi olduğunu söyleyen İlhan Yaşar, Cumhuriyetin Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bu milletin kanıyla kurulduğunu vurguladı.

Aydınlanmış azınlığın cehalet içindeki çoğunluğa rağmen gerçekleştirdiği devrimlere karşı daha ilk yıllarından itibaren örgütlenen cehaletin bulduğu her fırsatta saldırdığını, yok olmadığının mesajlarını her fırsatta verdiğini söyleyen Yaşar, 10 yıl içinde karanlığın üstüne güneş gibi doğma kararlığında olan Cumhuriyetin 50. Yıla gelindiğinde koruyuculuğunun yavaş yavaş orduya bırakıldığını, 57. Yılında darbeyle kurumlarının hızla ele geçirilerek halkının yozlaştırıldığını, 94. Yılında ise bütün kalelerinin bir bir kaybedildiği, kurumları dağıtılan, TC kısaltması bile çok görülen, andı yasaklanan, milli bayramları unutturulan Cumhuriyet haline geldiğini ifade etti.

Bu sürece birden gelinmediğini ifade eden İlhan Yaşar, “Yıllardan Cumhuriyetin temel nitelikleri bozulurken, laiklik hiçe sayılırken, sosyal hukuk devleti yok edilirken, eğitim sistemi gericileştirilirken, ulusal değerler yok pahasına satılırken sesimizi yeterince çıkarmadığımız ya da çıkaramadığımız için ülkenin bugünkü durumundan az ya da çok hepimiz sorumluyuz. Cemaat ve tarikatların güçlenmesi, laik eğitimin yok edilmesi için okulların imam hatipleştirilmesi, eğitim birliğinin yok edilmesi, kadının çalışma hayatından yavaş yavaş koparılmasına, insan hakları söylemleriyle göz yumuldu. Sonuçta örgütlenen cehalet bütün gücüyle laik cumhuriyete, bilimsel eğitime, çağdaş yaşama saldırmaya başladı.

Sınıfın umudu olacak işçi sınıfı neo-liberal politikalar sonucunda yoksullaştırılarak, tarikat ve cemaatler sayesinde gericileştirildi, din sömürüsü siyasilerin iktidara ulaşma ve yönetme kozu haline geldi. Yozlaşma özgür düşüncenin sonunu getirerek biat kültürünü yaygınlaştırdı. Tarikat ve cemaatler, laik cumhuriyetle hesaplaşmanın adı olan davaları uğruna devleti ele geçirdiler, geçirmeye de devam ediyorlar. Bu ülkeye 15 Temmuz’u yaşatan, iktidara ülkeyi hukuku rafa kaldırarak yönetme fırsatı verenlerde davaları için çalışıyorlardı” dedi.

2010 yılındaki Anayasa değişikliği sonrasında laikliğin yok edildiğini, yargının ele geçirildiğini, gerici eğitim yasasının çıkarıldığını, tarikat ve cemaatlerin okullara sokulduğunu, tek adam yönetimine onay verildiğini, Atatürk’ün müfredattan çıkarıldığını ve son olarak müftülere nikah kıyma yetkisinin verildiğini söyleyen Yaşar, bu halkın daha son sözünü söylemediğini, günün artık konuşma değil laik çağdaş Atatürk Cumhuriyetine sahip çıkma günü olduğunu sözlerine ekledi.

(Volkan SINAYUÇ)

Editör: TE Bilisim