Sağlık çalışanlarının yakıcı sorunlarının çözülmediğini, taleplerinin ise karşılanmadığını belirten Çiftçi, açıklamasında şunları bildirdi:

“Sağlık hizmeti talebinin her geçen gün artmasına rağmen, sağlık personeli ihtiyacının karşılanamaması nedeniyle sağlık çalışanlarının iş yükü artmaktadır. “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2016” verilerine göre, kişi başına düşen hekim sayısında da Türkiye yine son sıralarda yer almaktadır. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 181 iken, OECD ülkelerinde 343’tür. Hemşire ve ebe sayıları daha da kaygı verici rakamlar içermektedir. OECD ülkelerinde 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı 1.098 iken, Türkiye’de 257’dir. Personel açığı nedeni ile sağlık çalışanlarının iş yükü artmakta, bu durum sağlık çalışanlarının ruhsal ve fiziksel sağlığına zarar vermektedir.

“UZUN VE DÜZENSİZ ÇALIŞMA SAATLERİ”

Sağlık çalışanlarının yoğun olarak maruz kaldığı uzun ve düzensiz çalışma saatleri çok sayıda sağlık sorununa yol açabilmektedir. Kronik uykusuzluk, yorgunluk, motorlu araç kazaları, hafıza ve konsantrasyon bozuklukları, iş kazaları, bazı kanser türleri, duygu-durum bozuklukları, aile içi gibi sorunlar ve tükenmişlik sendromu uzun ve düzensiz çalışma koşullarının yarattığı sorunlar olarak belirtilebilir. Hizmetin 7/24 devamlılık gerektirdiği sağlık kuruluşlarında çalışanlar “öğle tatili” veya “dinlenme molası” dahi kullanamamaktadırlar.

ÜCRET YETERSİZLİĞİ

Tüm sağlık çalışanlarının bugün itibari ile aldıkları ücretler beklentilerin çok altındadır. Sağlık çalışanları, batılı ülkelerdeki meslektaşlarıyla kıyaslandığında daha fazla çalışıp daha az ücret almaktadır. Sağlık çalışanlarının maaşları konusunda toplum son derece yanlış yönlendirilmektedir. Performansa dayalı ve kendi içinde adaletsiz olan sağlıktaki maaş sistemi, sağlık çalışanları arasında iş barışını da bozmaktadır.

NİTELİKLİ HİZMET SUNAMAMAKTAN DUYULAN MUTSUZLUK

Kışkırtılmış sağlık hizmeti kullanımı sağlık çalışanları üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Personel yetersizliği nedeni ile sağlık çalışanlarının hastalarına ayırmaları gereken süre, 5 dakikanın bile altına inmiş durumdadır. Hastalara yeterli zaman ayırarak, nitelikli sağlık hizmeti vermek isteyen sağlık çalışanları, en az hastalar kadar bu durumun mağdurudur. Kişi başına düşen hekim, hemşire ve ebe sayısında gerekli artış sağlanmadan, nitelikli sağlık hizmetinin sunulması mümkün olmayacaktır.

İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI

Sağlık sektörü öldürücü olmayan iş kazaları ve meslek hastalıkları açısından tüm sektörler arasında 2. sırada yer almaktadır. Radyasyon, anestetik ve kimyasal maddeler, gürültü, travma, tehlikeli atıklar, kanserojen maddeler, tıbbi atıklar, enfeksiyon bulaşma riski, alerjen maddeler sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit etmektedir.

LİYAKATSİZ ATAMALAR VE KAYIRMACILIK

Meslekte yükselmelerde kayırmacılık ve liyakatsiz atamalar sağlık sisteminde derin sıkıntılar yaratırken, görevinin gerektirdiği donanıma sahip olmayan bir kişinin emrinde çalışmak, çalışan için de son derece rahatsız edici bir durumdur. Adil olmayan bir ortamda çalıştıkları düşüncesi, bireysel performansı da olumsuz etkilemektedir. Meslekte yükselmenin sadakatle değil liyakatle, yandaşlıkla değil çağdaşlıkla olması gerekmektedir.”

Sağlık sisteminin piyasalaştırması, çalışanlar için daha fazla iş yükü, hastalar için ise sağlık hakkının gaspı anlamına gelmektedir. Sağlıkta piyasalaşmaya son verilmeli, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu, halkçı ve emekçiden yana sağlık politikaları uygulanmalıdır.

Siyasi iktidar, sağlık çalışanlarının haklı taleplerini görmezden gelmektedir. Bu olumsuz etkileri yok etmek için tek çözüm örgütlü mücadeledir. 14 Mart’ları bayram olarak kutlayabilmek için Cumhuriyetimizin sağlık çalışanlarını bu onurlu mücadelemizde Genel Sağlık-İş’te birlikte mücadeleye çağırıyoruz.

Tüm bu olumsuz koşullar içinde, karşılaştıkları tüm güçlüklere rağmen, zor ve onurlu görevi yerine getirmek için fedakârca çalışan tüm sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramını kutluyoruz.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim