Çorum Barosu, 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle  5 okulda seminer düzenleyecek.

Seminerler, 12 Aralık 2016 Pazartesi günü Başöğretmen Anadolu Öğretmen Lisesi, Özejder Sosyal Bilimler Lisesi, Platin Sağlık Meslek Lisesi, Eti Lisesi ve 15 Temmuz Şehitleri Fen Lisesi’nde yapılacak.

Öte yandan Çorum Barosu Yönetim Kurulu Üyesi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Vahap Uz, “insan hakları” ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

İnsanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek ve insanın insan olmak haysiyeti ile sahip olması gereken hakların hepsine “İnsan Hakları” denildiğini belirten Uz, “İnsan hakları, kişiyi kendi özüyle yaşatacak kurallardır. İnsanın insana hükmetmesi, onu ezmesi insan onuruna yakışmayan ve kabul edilemeyecek bir davranıştır. Bu tür ayırımların yapıldığı toplumlarda kavga, çatışma, isyan eksik olmamıştır. İnsanlar arasında hak, eşitlik, adalet, özgürlük düşüncesi yaygınlaştıkça bu konuyla ilgili mücadeleler de artmıştır” ifadelerini kullandı.

Bu mücadeleler sonucunda öncelikli amacı dünyada barışı ve güvenliği sağlamak olan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün 24 Ekim 1945’te kurulduğunu ve 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni kabul ve ilan ettiğini kaydeden Uz, bildirgenin 30 maddeden oluştuğunu söyledi.

Dünyadaki hiçbir insanın bir diğer insana, ırka ya da topluluğa göre üstünlüğünün bulunmadığının altını çizen Uz, açıklamasının devamında şunları dile getirdi:

“Ancak, dünyanın kuruluşundan bu yana insanlar, ama insanın –renk/din vb gibi- kendi elinde olmayan sebeplerden dolayı ama siyasi hırslarından dolayı ciddi savaşlar içine girmişlerdir. Yüzbinlerce aileyi kimsesiz, milyonlarca çocuğu yetim bırakan bu savaşlar insanlık için ancak bir daha olmamak şartı ile bağışlanabilecek büyük bir yüz karasıdır. Bir dönemin yaşadığı işkenceler, insanlıkla bağdaşmayan ve insan kalbinde utanç yaratan, bugün bile nefretle anılan talihsiz olaylardır. Suriye ve Irak’taki savaş ve çatışmanın sadece bu ülke insanlarına değil tüm insanlığa ve insan haklarına zarar verdiği aşikârdır.

Günümüze baktığımızda ise, adı “savaş”’ olmasa da, insanların etnik köken, düşünce ve/veya siyasi kimliği nedeniyle hala en temel insan hakkı olan yaşam hakkının ellerinden alındığını üzülerek seyretmekteyiz. Ülkemizde 15 Temmuz’da cereyan eden darbe girişiminin,  ülkemize ve demokrasimize vermiş olduğu yaranın sancısı halen çekilmektedir.  En temel insan haklarından olan seçme ve seçilme hakkına silahla darbe vurulmaya çalışılmıştır. Bu duruma karşı TBMM’nin verdiği tepki tüm dünyaya örnek olmuş ve Meclisimizin önemi daha da ortaya çıkmıştır. Ancak akabinde ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’lar Meclis’in tarihi davranışını gölgede bırakmaya başlamıştır. Söz konusu darbe girişiminin faillerinin yargılanması ve derhal cezalandırılması yanında,  Ülkemizin yönetimsel ve hukuksal olarak normale dönme ihtiyacı da zaruri olmuştur. Bu durumun ise tüm ülke insanlarına ayrım gözetmeksizin, eşit, tarafsız adalet dağıtımı ile gerçekleşeceği kuşkusuzdur.  Adaletin sağlanması açısından savunma görevi gören avukatların haklarına ve taleplerine daha da fazla değer verilmesi gerekmekte iken, KHK’lar ile meslektaşlarımızın savunma görevi dolayısıyla insanların da savunma hakkı kısıtlanmaktadır.

İnsan haklarına dayalı bir ülke umut ve inancının yeniden yeşermesi, son günlerde ülkemizin en temel ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir. Ulu Önder Atatürk’ün söylediği “Yurtta sulh, cihanda sulh” parolası, tam da bu ihtiyacın söylemidir.”

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim