CANIM BABAM MACİT ÇAĞLAR’I SAYGI VE ŞÜKRANLA ANIYORUM

Şahika ÇAĞLAR

Çorum Haber gazetesi, bir gazeteden öte, anılarımızın bir arşividir sanki. Bir kentin yakın tarihi gibi… Yaşanmışlıkların özeti gibi…

İlk çıkışında uzun süre yazılar yazdım. Duygu ve düşüncelerimizi, olaylar hakkındaki görüşlerimizi ifade edebilmenin bir aracı olması ne anlamlı, ne değerli bir şeymiş, benim için veya birçok yazan-çizen dostlarımız, arkadaşlarımız için…

Ve tekrar yazmak, anılara dönmek istedim. Bundan böyle vaktimin el verdiği ölçüde “SİYAH BEYAZ FOTOĞRAFLAR ÜZERİNDEN GÖRSEL VE DUYGUSAL OKUMALAR” yapmak istiyorum. İlk siyah-beyaz fotoğraf olarak da, makamındaki, babamı en iyi anlatan fotoğrafla başlamak istedim.

Sevgili babam MACİT ÇAĞLAR’ı anılarıyla anmak bir kez daha… Can Yücel demiş ya, “Ben hayatta en çok babamı sevdim”… Bir kız evlat olarak ben de babamı çok çok sevdim. O sadece bir baba değildi, ağabey, kardeş, arkadaş, dost, öğretmen, yol göstericiydi benim için. Örneğin; hayat amaçlarımdan birisi olan resim yeteneğimi babamdan almışım. Çok güzel resim yapardı kendisi, soyut resimler çalışırdı o yıllarda ve ben hayran hayran şaşkınlıkla izlerdim.

İstanbul onun için çok önemliydi. İlkokul 3. sınıfta kendi deyimi ile “LEYLİ” yani “yatılı” gittiği HAYDAR PAŞA LİSESİ’ni bitirmişti. İstanbul’u çok severdi bu nedenle. Hep İstanbul Kız Kulesi, martılar, deniz, resimleri yapardı ve anlatırdı eski Beyoğlu’na kravatsız çıkılmayan yılları, centilmenliği, beyefendiliği…Ondandı belki, İstanbul görmemiştik hiç birimiz ama babamın anlatımlarından canlanırdı İSTANBUL, deniz, martılar, deniz feneri renklendirirdi hayallerimizi.

Çok güzel tango yapardı, belki o yılların ve İstanbul’un öğretisiydi tango bilmesi. Dört kız kardeştik ve hepimize öğretmişti tango yapmasını. Dans ederken kendi zarafetini dansın zarafeti ile birleştirirdi. Giyimindeki estetiğe çok dikkat ederdi. Bu yazıyı okuyup babamı tanıyanlar hatırlarlar, sanki sinema filminden çıkmış gibiydi, bir tek saçının telini yanlış yerde görmezdiniz.

Çok iyi bir yönetici idi, o tarihlerde “Yönetim Sanatı” diye bir yazı dosyası vardı. Ben uzun yıllar okul yöneticiliği yaptım ve meslek yaşamımda hep babamı örnek aldım. Doğuştan gelen karizma, konusuna hakimiyet, tatlı sert duruş…Çalışanları motive etmeyi çok iyi bilirdi, emeğe çok saygı duyardı. Yalnızca çalışanlarını değil, spor yapmak isteyenleri de motive eder, tesisleri herkese açardı. Biz bir çok spor dalı ile uğraştık, babam sayesinde sporu sevdik ve o sevgi ile hala bir yerinden tutarız sporun, bir yaşam biçimi olduğunu biliriz.

Şöyle derdi: “Sizler spor yapacaksınız ki, başka kız çocukları da spor yapmaya gelsin buraya”. judo, basket, atletizm, masa tenisi, jimnastik benim çocukluk ve gençlik yıllarımda yapmış olduğum spor branşlarındandı ve kız kardeşlerim de aynen benim bir çok alanda çalışmışlardır. Sadece kız kardeşlerim değil akrabalar ve bizim kız arkadaşlarımız da.

Özgüven kavramını ben babamdan öğrendim Önce kendimize güvenmemizi söylerdi. Yaptıklarımızı, yapacaklarımızı, hayallerimizi konuşurduk, desteklerdi ve çok güvenirdi. Ne önemliymiş bir babanın güvenli yaklaşımı çocuklarına…Onu çocuklarım olunca, öğretmen olunca daha iyi anladım. Yanlış anne-baba tutumlarından dolayı yanlış çocuklarla uğraşırken, babamın tutumunun ne kadar kıymetli olduğunun farkına vardım.

Meslek aşkını babamdan öğrendim. Bu az şey mi? İşini severek yapmanın, işe severek gitmenin, bir eser bırakmanın güzelliğini babamla yaşadım. Bir güreş okulu açmak, köylerden yetenekli güreşçileri toplayarak onlara yatacak yer, çalışma imkânı sağlayıp aynı zamanda okul başarıları için çaba harcamak ve dünya şampiyonları çıkarmak…Bizim çocukluğumuz, gençliğimiz bu görkemli hikâyelere tanıklık yapmakla geçti.

Mücadele azmini gördüm babamda. Onca yenilik o zamanlar Çorum için belki fazlaydı, ama yılmadı ,anlattı, uyguladı, sonuçlar aldı. İnanıyorum ki birçok insanın yaşamına olumlu dokunuşlar yapmıştır. Zaman zaman karşılaşıyoruz bu kelebek etkisiyle…

Erdemli olmak, erdemli, onurlu duruş sergilemek, devlet malına dokunmamak… Şimdi etik kurullar kuruluyor birçok kurumda. Biz etik değerlerle yoğrulmuşuz, kurul bizim içimizde kurulmuş meğer çocuk yaşlarda. Babamızdan bize kalan en güzel kültürel mirastır bunlar bizim için.

Her milli bayramda dolu gözlerle törenleri izleyişi, bizim küçük yüreğimizde milli değerlerin temel taşlarını oluşurmuştur. Çorum’u çok seven ve 32 yıl hizmet eden canım babam, bize verdiklerin, yaşamımıza kattıkların için, Çorum’a, hayata kattıkların için sonsuz teşekkürler.

Karıncayı incitmeyen, her canlıya saygı duyan, hoşgörülü, vicdanlı ve onurlu duruşu ile yaşamımıza değer katan canım babam,eminim rahatsındır yattığın yerde.

Tanıdığım-tanımadığım tüm baba dostlarına sevgiler, selamlar.

Babamın yanına giden tanıdığım-tanımadığım tüm babaların ışıklar yoldaşı olsun, mekânları cennet olsun.

Macit Çağlar, “Siz spor yapmalısınız ki, başka kızlar da spora gelsin” diyerek 4 kızını da spora yönlendirmişti.

Editör: TE Bilisim