Bütçede Türkiye'nin yakıcı sorunlarına dair, insana dair, milletimize dair olumlu hiçbir şey göremediklerini belirten Köse, “Bütçeyi görüştüğümüz bugünlerde devletimiz, ülkemiz, 80 milyon insanımız, yurttaşımız zor günler geçiriyor. Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birisini yaşıyoruz. Nereye dokunsak lime lime dökülüyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde Beşiktaş’ta yapılan bombalı saldırıda, 34’ü 20’li yaşlarda polis memurumuz olmak üzere 44 yurttaşımızı kaybettik. Ben, hepsinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum, hepsinin mekânlarının cennet olmasını diliyorum. Milletimize de başsağlığı diliyorum.

Tabii, bu saldırıda katledilenler yalnızca Emniyet görevlileri, sivil yurttaşlarımız değil; aynı zamanda, bu saldırıda katledilenler eşit ve özgür vatandaşlar olarak bir arada yaşama zeminimizdir; aynı zamanda, eşit ve özgür yurttaşlar olarak bir arada yaşama irademizdir; aynı zamanda, geleceğimiz de bu saldırılarla katledilmiştir, katledilmektedir” dedi.

Konuşmasının devamında Suriye’deki iç savaşa değinen Köse, konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Halep’te kontrolün Şam yönetimine geçmesiyle Suriye’de savaşın sona erme ihtimali kuvvetlenmiştir. Suriye’de ve Irak’ta savaşın sona ermesi ihtimali bizim kanayan yaralarımızın deşilmesine de engel olacaktır.

Kuşkusuz, Esad Suriye’sinde hüküm süren bir dikta rejimidir. Ancak, mesele şu ki iktidarın, bölgenin başka dikta rejimleriyle, Suudi Arabistan’la, Katar’la kol kola girip Esad’ı devirmeye çalışması ya da bir zamanlar Esad’la kol kola olması bugünkü Esad karşıtlığının samimiyetini sorgulanır hâle getirmiştir. Bu tavrı, bizim, bir

demokratik tavır olarak ya da zalime karşı bir duruş olarak görmemiz mümkün değildir. Bu anlamda, iktidarın bugünkü Esad’a bakışı bizim aklımıza başka sorular da getiriyor, bunu başka bir konuşmamda değerlendirmek isterim.

Dahası, bu iktidar Şam’da namazı çoktan unuttu, Halep’teki ateşkese katkı sunmakla övünür hâle getirdi. Hepimiz izliyoruz, bu arada biliyoruz ki Esad rejimiyle de bu iktidarın görüştüğü artık açığa çıktı. Zannediyorum, Rusya üzerinden görüşüyorlar, bu anlamda “Biz ateşkese katkı sunuyoruz.” diyebiliyorlar.

Nereye dokunsak lime lime dökülüyoruz demiştim. Yoğunlaşarak yaşadığımız terörün artmasındaki en önemli nedenlerden birisi, iktidarın dış politikadaki aymazlıklarıdır. Farkında mısınız, dünyada Pakistan’dan başka dostumuz kalmadı. Ha, bu arada bir de İsrail var. Nasıl bir anlaşma yapıldı ise İsrail’le, 20 milyon dolarlık bir lütufla -bakın, tazminat falan değil- Mavi Marmara gemisinde katledilen insanlarımızın kanı iktidar tarafından maalesef satıldı.

Şimdi, bu anlamda, Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan iken, 2014’te, zannedersem 16 Temmuz 2014’te yaptığı bir konuşma var, diyor ki: “İnsani yardım vakfı, insani yardım kuruluşu nereye gitmiş? Somali’de, Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Myanmar’da, ta Açe’de bile insani yardım yapıyoruz. Siz ne istediniz bundan? Götürenler ölümü göze alan bir yardım kuruluşu.” diyor. Dönüyor, 2016 yılının 29 Haziranında “Böyle bir insani yardımı götürmek için kimden izin aldınız?” diyor. Hâlbuki “Otorite olarak izin veren bizdik.” dediği konuşmasından iki sene geçmeden, oraya insani yardım için giden yurttaşlarımızı -bana göre- satıyor, İsrail’e teslim ediyor.

Değerli arkadaşlarım, dış politikadaki aymazlıklar dedim; Avrupa Parlamentosuyla kötüyüz, Avrupa Birliğiyle kötüyüz, komşularımız Mısır’la kötüyüz, Libya’yla kötüyüz, Yunanistan’la kötüyüz, Rusya’yla kötüydük. Turist gelmiyor Rusya’dan, Almanya’dan da turist gelmiyor bu sene. Ticaret de yapamıyoruz, o anlamda esnafımız filan da çok çok zor durumda.

Yani hâl böyleyken, terör, ekonomi bataktayken, Cumhurbaşkanı AKP’liyken, Başbakan AKP’liyken, İçişleri Bakanı, MİT Başkanı, Millî Savunma Bakanı, valiler, hepsi AKP’liyken suçlu kim? Cumhuriyet Halk Partisi. Vallahi insaf diyoruz, pes diyoruz, pes diyoruz, Allah’tan korkmuyorsanız kuldan utanın diyoruz. Sizi Allah’a havale ediyoruz.”

(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim