Kocatüfek, bakanlığın tahminlerine göre 2023 yılında hekimlikte 5.000, hemşirelikte 6.000, diş hekimliğinde 6.800, anestezi teknisyenliği/ teknikerliğinde 21.500, acil tıp teknikerliğinde 3.000, acil tıp teknisyenliğinde 9.400, diyetisyenlikte 12500, eczacılıkta 9.100, fizyoterapistlikte 19.200, laboratuar teknisyenliği/ teknikerliğinde 34.400, tıbbi görüntüleme teknisyenliği/ teknikerliğinde 11.100 mezun fazlası olacağının görüldüğünü dile getirdi.
Bakanlığın öngörüleri ve hesaplamalarının tam anlamıyla piyasacı bir bakış açısına yaslandığını vurgulayan Kocatüfek, açıklamasında şunları dile getirdi:
“Bu öngörü ve hesaplamalarda en önemli çarpıklıklardan biri halk sağlığını hiçe sayan bakış açısıdır.
Şu anda aktif biçimde çalışan sağlık emekçisi sayısı oldukça yetersizdir ve bu nedenle sağlık emekçileri uzun saatler çalışmaya ve angaryaya zorlanmakta, Bakanlığın neoliberal sağlık politikalarının bedelini emekçiler canlarıyla ödemektedir. Türkiye’de kişi başına düşen sağlık emekçisi rakamlarını AB ülkeleri ile kıyasladığımızda ortaya oldukça kötü bir tablo çıkmaktadır.
Gayet net bir biçimde göründüğü üzere Türkiye’de şimdi ve yakın gelecekte sağlık emekçisi fazlasının söz konusu olması mümkün değildir. Sağlık sistemi sağlık emekçilerinin uzun saatler özverili bir biçimde çalışması, neredeyse üç kişilik işi yüklenmesi nedeniyle devam etmektedir. Pek çok sağlık emekçisi fazla çalışma, angarya ve yoğun iş yükü nedeniyle oldukça önemli sorunlar deneyimlemektedir.
Sağlık emek gücüne dair öngörü ve hesaplamaların sağlık politikalarıyla doğrudan ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Bakanlık pek çok insani göstergede ülkenin son sıralarda yer alan durumundan habersiz görünmektedir. Sağlık emek gücüne dair planlamaların öncelikli hedefi temel insani göstergeleri iyileştirmek olmalıyken Bakanlık sağlık alanını sıradan bir iş piyasası gibi ele almaktadır. Bu korkunç bakış açısının acilen terk edilmesi gerekmektedir.
Sağlık alanı, toplumsal ve bireysel gelişime ilişkin göstergelerin en önemli belirleyicilerindendir. Bu alana ilişkin personel planlaması basitçe nüfus büyüme hızıyla sınırlandırılamaz. Toplumsal katılımla belirlenmiş ve uluslararası standartlara uygun toplumsal hedefler belirlenip, bu hedefler tüm belirleyici faktörlerle birlikte ve tüm boyutlarıyla ele alınmadan gerçek bir projeksiyon üretilmesi söz konusu olamaz.
Sağlık Bakanlığı ve hükümet, bebek ölüm düzeyi, sağlıklı doğum oranı, anne- çocuk sağlığı, yeniden hortlayan bulaşıcı hastalıklarla mücadele, yeterli ve düzenli beslenme, okur-yazarlık oranı, aşılama vb. alanlarında hangi hedeflere sahiptir ki bu personel sayısını yeterli bulup bir de yakın gelecekte personel fazlalığı olacağı iddiasında bulunmaktadır?
Neoliberal sağlıkta dönüşüm programı hayata geçirildiğinden beri özel sağlık kuruluşlarının sayısında adeta patlama yaşanmıştır. Bunun yanı sıra özel sağlık eğitim kurumlarının sayısı büyük bir hızla artmaktadır. Bu hızla yaygınlaşan özel sağlık kurumlarında sunulan hizmetin ve verilen eğitimin niteliği anlaşıldığı kadarıyla bakanlığın ilgi alanına girmemektedir. Sağlık emek gücü alanında yakın gelecekte işsizlik ihtimali belirdiğine dair bir tespit bulunuyorsa Bakanlığın acilen bu duruma müdahalede bulunması ve sayı yerine niteliği öne çıkartan bir perspektifi benimsemesi zorunludur.
Tümüyle piyasacı bir bakış açısıyla elden geçirilen sağlık alanı, yıllardır ısrarla sürdürülen yanlış politikalarla hem sağlık emekçileri hem de yurttaşlar açısından büyük bir yıkıma sebep olmuştur. Bu politikaların kötü sonuçlarına pek çok uluslararası kurum raporunda da yer verilmiştir. Sağlık ve Sosyal hizmet Emekçileri Sendikası olarak, bu yanlış ve yıkım getiren politikalara karşı mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ve sağlık alanındaki tüm çarpıklıkları bir mücadele alanı olarak gördüğümüzü bir kez daha belirtiriz.”
(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim