KESK’e bağlı sendikalar, Eğitim-Sen Çorum Şubesi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek son çıkarılan KHK’ya tepki gösterdiler.

Türkiye’nin en karanlık dönemini yaşadığını belirten Türksal, “15 Temmuz darbe girişimini ‘Allah’ın bir lütfu’ olarak nitelendiren AKP-Saray rejimi, tek adam diktatörlüğünü inşa etmek için saldırılarına her gün bir yenisini ekliyor. Son olarak Pazar gecesi yayımlanan iki KHK, 17 aydır sürdürülen OHAL hukuksuzluğunun ülkede demokrasi, adalet, eşitlik, özgürlük, insanca bir yaşam isteyen milyonları hedef aldığını, bu kesimlere yönelik adeta bir düşman hukuku oluşturduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır” dedi.

15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında tüm toplumun ve parlamentoda yer alan, almayan tüm siyasi partilerin darbe karşıtı tutumunun belirleyici olduğunu kaydeden Türksal, “Toplumda ve parlamentoda yaşanan bu geniş birlikteliğe rağmen AKP hükümeti 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal ilan etmeyi tercih etmiştir. İlan edildiğinde ‘üç aylık süreye gerek yok, bir-iki ay içinde kaldırırız’ denilen OHAL bugüne kadar tam beş kez uzatılmıştır; fakat darbe girişiminin siyasal ayağına ilişkin tek bir adım dahi atılmamıştır” ifadelerini kullandı.

17 aydır süren OHAL düzeninde yasamanın işlevsizleştirildiğini, yürütmenin tek adamda toplandığını, yargının tamamen siyasi iktidarın önceliklerine ve gündemine uygun kararlar alır hale getirildiğini ifade eden Türksal, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Türkiye yoksulluk, yasaklar, yolsuzluk ile birlikte anılan bir ülkeye dönüştürülmüştür. AKP-Saray rejimi artık OHAL dışında bir seçenekten yoksundur; OHAL tam da bu nedenle süreklileştirilmek istenmektedir. Baskı ve zora dayalı bir sistemi ilelebet ayakta tutamayacaklarını bilmesine rağmen içine sürüklendiği yönetememe krizinden çıkamamakta, korktukça daha fazla saldırganlaşmaktadır.

Pazar gecesi çıkarılan 2 KHK, OHAL olmadan ülkeyi yönetemeyecek hale gelen siyasal iktidarın yaşadığı bu korkunun üründür. Bugüne kadar hayata geçirilen hukuksuzluğun üzerine adeta tüy diken KHK’ler ile bir yandan haksız, hukuksuz ihraçlar sürdürülmekte, diğer taraftan tüm topluma tek adam diktatörlüğüne biat eden gönüllü kulluk dayatılmaktadır.

695 sayılı KHK ile toplam 2 bin 756 kamu çalışanı daha ihraç edilirken sadece 114 kamu çalışanı iade edilmiştir. KESK nereden, kimden gelirse gelsin, tüm darbelere, vesayet sistemlerine karşı olan ve bunun için bedel ödeyen bir konfederasyondur.

11 yıl boyunca iktidara ortaklık eden, ‘ne istediyse verilen” cemaate karşı 15 Temmuz’dan sonra değil, en başından beri en net tutumu takınan kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür. KESK söz konusu yapının hem kamuda hem toplumsal yapıda yarattığı tahribata dikkat çekmekle kalmayıp buna karşı mücadele etmiş bir konfederasyondur.

KESK, bir ülkede emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin biricik yolunun o ülkede demokrasinin, barışın, adaletin, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesinden geçtiği bilinci ile emek ve demokrasi mücadelesi arasında köprüler kuran, kurmaya devam eden kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür ve öyle kalacaktır.

Yeni KHK’ler ile sadece ihraçlar yaşanmamış, siyasi mahkûmlara tek tip elbise zorunluluğundan, “15 Temmuz darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğinde eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden,” sivillere hukuki, idari, mali ve cezai muafiyet getirilmesine, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin sayısının artırılmasından, Milli Savunma Bakanlığına açıktan memur atamasına, Savunma Sanayi Müsteşarlığının Cumhurbaşkanına bağlanıp burada sınavsız personel istihdam edilmesinden Şeker Kurumu’nun kapatılmasına kadar onlarca hukuksuz düzenlemeye daha imza atılmıştır.

AKP, 696 sayılı KHK ile iktidarına biat etmeyen tüm kesimleri hedef alan politikasına yeni düzenlemeler eklemiştir.

Bunlardan en öne çıkanı “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında hukuki, idari, mali ve cezai muafiyet getiren Madde 121’deki düzenlemedir.

Söz konusu düzenleme ile darbe girişimi ile masum askerleri, askeri öğrencileri hedef alan, linç boyutuna varan saldırılarda yer alanlara cezai muafiyet getirilmektedir. Öte yandan düzenlemede yer alan ‘bunların devamındaki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler’ ibaresi ile kasıtlı olarak tam bir belirsizlik ve kaos ortamı yaratılmıştır.”

(Mehmet DALAR)

Editör: TE Bilisim