Politik yelpazenin merkezinde konumlanmayı amaçlayan ve bu nedenle “Merkez Partisi” adını alan yeni parti, Çorum’da, Avukat Ahmet Ünal’ın başkanlığında örgütlendi.
Merkez Partisi Kurucu Üyesi ve Çorum İl Başkanı Ahmet Ünal, Cumartesi günü, il örgütü kurucularından bazılarıyla birlikte düzenlediği basın toplantısında, partisi ve gündeme ilişkin satır başlarıyla şu değerlendirmelerde bulundu:

MERKEZ PARTİSİ “MİLLETİN PARTİSİ”
Türkiye'nin bütün renklerini kucaklamak amacıyla, hukuksuzluğa, adaletsizliğe liyakatsızlığa, basiretsizliğe karşı olanların ve bir şeyler yapılmalı diyerek sorumluluk alan İnsanların bir araya gelerek kurduğu bir partidir. Merkez Partisi, 4-5 yıldır devam eden bir çalışmanın sonucunda kurulmuştur. Başlangıcında milletin sesi ve hareketi olarak çalışmalarını sürdürmüş ve 07 Temmuz 2014 tarihinde siyasi hayata katılmıştır. Merkez Parti içinde her görüşten ve her kesimden insan bulunmaktadır. Zaten amaç, her görüşten, her kesimden insanı, uzlaşma içinde ve saygı çerçevesinde bir araya getirmek ve toplumsal barışı sağlamaktır. Bu yüzden adımız Merkez Partisi’dir.

“EGEMEN GÜÇLER TÜRKİYE ÜZERİNDE OYUNLAR OYNUYOR”
Türkiye içinde ve Türkiye üzerinde bir takım oyunlar oynanmaktadır. Ne yazık ki AKP bu oyunların bir parçası hâline gelmiştir. Bazı egemen güçler Ortadoğu’ya şekil vermek, parçalamak ve İsrail karşısında güçlü bir devlet kalmamasını sağlamak için projeler üretmişlerdir. Bu proje kapsamında Irak parçalanmış, Libya dağıtılmış, Suriye parçalanmama yolunda mücadele etmektedir. Türkiye hükümeti de bu politikaya sözde eş başkan olarak, aslında taşeron olarak destek vermektedir. Bu politika Türkiye'nin politikası olamaz, milli bir politika olamaz. Bu politikanın devamında Türkiye'nin bölünmesi de hedeflenmektedir ve bu yolda adım adım ilerliyoruz.

“TSK TASFİYE EDİLDİ”
Egemen güçlerle kurulan işbirliği sayesinde TSK tasfiye edildi. Merkez sağ partiler tasfiye edildi. Amaç hükümet için iktidarda olmak ve bu projenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Egemen güçler tek başına istediği kararı alıp uygulayamazlar.
TSK’nin tasfiye edilmesinin bize göre iki nedeni vardır. Birinci neden, tezkereye hayır demesi ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne destek vermemesidir. İkinci neden ise inanç konusunda yaşanılan tartışmalar ve biriken tepkidir.

“ADALETE GÜVEN KALMADI”
Geldiğimiz noktada hukuka, adalete güven kalmamıştır. Keyfi mahkemeler kurulmuş, keyfi, hukuka aykırı hâkim atamaları yapılmıştır. Adalete sadece adliyede değil, her ortamda, toplumun idaresinin her aşamasında ihtiyaç vardır. Bu yüzden devletin temeli adalettir.
Ancak tayinlerde, idareci tercihlerinde, idarecilerin tasarruflarında adalet duygusu yerine biat etme zihniyetiyle hareket edilmektedir.
Tv yayınları, gazeteler ve haberlerde adalet duygusu, tarafsızlık ilkesi yok edilmiştir. Yandaşlık duygusu hâkim kılınmıştır. Ne yazık ki bu konularda din kullanılmaya başlanmıştır. Kayırmacılık ve haksızlık için ayetler kullanılmaya başlanmış, adeta insanımızla alay edilmektedir.

“İNSANLAR ÖTEKİLEŞTİRİLDİ”
Ülkede insanlar ötekileştirilmiş, kendilerinden olmayan, adeta düşman kabul edilmiştir. Hâlbuki her balkona çıkışta, birlik beraberlik mesajı verilmiş ve herkesin başkanı olacağı söylenmiştir. Balkondan iner inmez verilen sözler unutulmuş, kendilerinden olan sahiplenilmiş olmayan düşman kabul edilmiştir.

“EĞİTİM İÇLER ACISI”
Adalete güven duygusu kalmadığı gibi eğitim konusu da içler acısıdır. Kargaşa dolu bir eğitim sistemi, her an değişen bir eğitim düzeni, daha doğrusu düzensizliği yaşanmaktadır. Okula başlayan öğretmen ve öğrenci sistem değişmeden yılın sonunun tamamlayamamaktadır. Bu durumdan hiç kimse memnun değildir.





“POLİSLER BİRBİRİNE SELAM VERMEKTEN ÇEKİNİR HALE GELDİ”
Bugünün Türkiye'sinde hâkimler rahatsız, diken üstünde, polis teşkilatı rahatsız, bölünmüş, birbirine selam vermeye çekiniyor. Birinin koluna girse o cemaate yakın ne yapıyorsun derler diye korkuyor. Halbuki daha dün, en yetkilisinden başlayarak, referanslar gönderip methiyeler düzüyordu. Simdi bir sapanın iki ucu birbirini karalıyor. Taşı sen attın, ben atmadım diye. Hâlbuki ikisinden biri olmadan bu yanlışlar olamazdı.

“CEMAATİN ÇATISI İLE TABANI AYRI TUTULMALI”
Cemaatle ilgili olarak, cemaatin çatısı ve amaçları ayrı yorumlanmalı. Cemaate sempati duyan, inançları gereği bu ortamda bulunan insanlar ayrı değerlendirilmeli. Çoğunluk inancı gereği, İslâm’a hizmet amacı ile bu ortamın içinde olmuştur. Bir kısım insanlar, buradaki gücün kendisini bir yerlere taşıyacağını düşünerek yakınında olmuştur. Bu ülkenin en tepesindeki yöneticiler de bu doğrultuda hareket etmiştir.
Ama bu gücün çekirdeği, çatısı, amaçları doğrultusunda bazı güçlerden yararlandığını düşünürken; egemen güçler tarafından kullanılmıştır.
İslam'ın yorumlanmasında olduğu kadar, Türkiye' de taşların yerinden oynatılması, örneğin TSK gibi bazı kurumların tasfiyesi gibi olaylarda kullanılmıştır. Şimdi ise görevi tamamlamış ve kenara bırakılmıştır. Bu durumdan hem Türkiye Cumhuriyeti hem de gerçek inanan insanlar mağdur olmuştur.
Artık gerçek İslama, gerçek adalete, Türkiye'nin bütünlüğüne, Bayrağına inanan ve saygı duyan insanlar yeniden oturup düşünmeli ve doğru olanı seçmelidir.
İnsanların inancına (hangi dinden ve inançtan olursa olsun) saygı duyan, ülkenin bütünlüğüne, bayrağına saygı duyan, Cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkan insanlarımız bir yerde buluşmalıdır.
Merkez Parti işte bu amaçla kurulmuş ve samimiyetle, özveriyle çalışmalarını sürdürmektedir. Bugün iktidarda olan AKP yöneticileri devletin partisi olmak için mücadele etse de devletin bütün imkânlarını kullanarak diğerlerini ve değerlerimizi yok etmeye çalışsa da biz buna karşı koyacağız.

“YOLSUZLUK KORUMA ALTINA ALINDI”
Bu ülkenin milli servetleri yok pahasına satıldı. Rant elde etmek için yöntemler geliştirildi, arsa üretimi, gökdelen yapmak bir rant kapısı olarak kullanıldı gibi bunu bize gelişme olarak yutturmaya kalktılar. Yolsuzluk konusunda inanılması güç olaylar yaşandı. Yasalarla ve çoğunluk kararı ile hukuk bertaraf edilerek koruma altına alındı. Öyle ki yolsuzluk konusunda haber yapmak mahkeme kararı ile yasaklandı. Yasalarla amaca ve menfaate uygun oynandı. İhale yasası bile onlarca defa değiştirildi. AKP’nin amacı adaletin tecellisi değildir.

“ÇÖZÜM DEĞİL ÇÖZÜLME SÜRECİ”
Türkiye'nin Güneydoğu’su kan ağlıyor. Burada PKK ile Kürt halkını birbirinden ayırmak gerekirdi. AKP sayesinde bu ikisi özdeşleşti. PKK, bütün Kürtler’in temsilcisi gibi hareket edildi. Her konuda olduğu gibi bu konuda da söylediği yaptıkları ile zıt oldu. Oysa Güneydoğu da PKK’yı kabul etmeyen Türkiye'nin bütünlüğüne sahip çıkmak isteyen insan sayısı çok daha fazla. Ancak devlet otoritesinin zafiyeti o insanların pasif konumda tutmaktadır. Doğuda PKK yol kesip, kimlik kontrolü yaparken şimdi makbuzla vergi topluyor, mahkeme kurup yargılama yapıyor. Nedense bu olaylar, devlet televizyonlarında gösterilmiyor. Nedense bu olaylara hükümet sessiz kalıyor. Hükümetin bu davranış şekli acizliğinin ve teslimiyetinin göstergesidir. Çözüm süreci denilen şey aslında bir çözülme sürecidir.
(Recep SERBES)
Editör: TE Bilisim