Yıl 1958…

Günümüzden tam 62 yıl önce…

Kale çocuğu Nizamettin Oktay, henüz 13 yaşında matbaacılık mesleğine ilk adımını atar.

Atış o atış…

Yakın zamanlara kadar sürdürür mesleğini…Tamı tamına 62 yıl…

Onun için, Nizamettin Oktay’ı anlatırken kullanılabilecek en doğru başlık, “Matbaacılığa adanmış bir ömür” olabilir.

Yakın arkadaşları arasında “Muhtar” diye anılır, ama Çorum’un bildiği “Matbaacı Nizam Usta”dır O.

*

Nizamettin Oktay, 1973 yılından beri kendi işyerinin, İstem Basımevi’nin sahibi.

Yakın dostu Mehmet Yolyapar’ın “isim babası” olduğu bu işyerini, teknolojinin hızlı değişimine rağmen daha uzun yıllar sürdürebilirdi, ama böbrek yetmezliği nedeniyle sürekli diyalize ihtiyaç duyar hale gelince, İstem Basımevi defterini kapatmak zorunda kaldı.

19 Haziran 2020 Cuma günü sosyal medya hesabından paylaştığı bir mesaj ise, meslektaşlarını ve tüm sevenlerini kaygılı bir bekleyişe sevk etti. “22 Haziran 2020’de radyoterapiye başlıyorum.” diyordu bu mesajında.

Bütün kalbimizle, Nizam Usta’nın kısa zamanda sağlığına kavuşmasını dilerken, O’nun yaşam öyküsüne yeniden bir pencere açmak istedik.

“Yeniden” diyoruz, çünkü, 6-13 Şubat 2013 tarihleri arasında, (o zaman Doçent olan) Prof.Dr. İlknur Taş’ın Nizamettin Oktay’la söyleşisi, “Bay Basım ve Ekmek Teknesi” başlığı altında ÇORUM HABER’de yayınlanmıştı.

*

“NE ACILAR, NE MUTLULUKLAR GEÇTİ

KİMBİLİR BU BASKI MAKİNESİNDEN?”

Şimdi profesör olan Doç.Dr. İlknur Taş’ın söyleşisi, ÇORUM HABER’de şöyle sunulmuştu:

“Nizamettin Oktay, Çorum’da matbaacılığın kıdemlilerinden, ya da moda deyimle duayenlerinden biri.

Tam 55 yıllık matbaacı.

Bugün de, İstem Basımevi’nin sahibi olarak, mesleğini, ilk günün heyecanı ve titizliğiyle sürdürüyor.

Hitit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi Doç.Dr. İlknur Taş, Nizamettin Oktay ile söyleşi yaparak, O’nun anıları eşliğinde, Çorum matbaacılığının geçmişine ışık tutmaya çalıştı.

‘Çorum kent olarak eşsiz imkânlar, zenginlikler sunabilir görmesini ve duyumsamasını bilirseniz’ diyen Doç.Dr. İlknur Taş, Çorum’un kalıcı konuklarının ‘Mecburiyet Caddesi’ diye tanımladıkları Gazi Caddesi’ne kendisinin ‘Ne Var Ne Yok Caddesi’ ismini verdiğini anlatıyor ve bu caddede, çay bahçesinin hemen yanıbaşındaki İstem Basımevi’ne sözü getiriyor. Ve tabii Nizamettin Oktay’a…”

*

MECBURİYET CADDESİ

Prof.Dr. İlknur Taş’ın Şubat 2013’teki söyleşi dizisinin ilk bölümünü, buraya aynen alıyoruz:

Çorum kent olarak eşsiz imkânlar, zenginlikler sunabilir görmesini ve duyumsamasını bilirseniz. Bir sanatçı, yazar, gazeteci , akademisyen hatta kendi halindeki hepimiz için bile eşsiz bir maden ocağı gibidir Çorum…. Bunları dile getirirken şehrin hemen yanı başındaki büyülü Hitit Kentlerini hesaba katmıyorum bile daha...

Benim gözümde Modern Çorum : Bugün Ulu Camii’nin altında yatan Çorum Höyüğü’nün bir zamanlar nasıl tarihi bir kenti bağrında yaşattığını düşünürüm çoğu zaman…Yine Arastası, Ulu Camii, Hıdırlık Tepesi sokak aralarında bir anda karşınıza çıkan ve ‘Cumhuriyet Dönemi Kokan’ eski evleri ve Halk Pazarlarındaki o eşsiz insan renkleriyle büyüler ve sarıverir sizi Çorum...

Bu yüzden söyleyecek anlatacak çok hikâyem var Çorum’a dair…

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim de bu hikâyelerden birinin kahramanı. Bay Basım’ın Evi’ni ve Bay Basım’ı anlatacağım size. Bay Basım deyince bir an şaşırdınız. “Çorum’un Yabancılarının” (yerlisi olmayıp da sonra sonra yerliden çok daha yerli olan bizlerin…) ilk işittiği cadde ismiydi: Mecburiyet Caddesi…. Benim içinse “Ne Var Ne Yok Caddesi”.

İşte Ne Var Ne Yok Caddesinden aşağı İnönü Caddesine doğru inerken “bir milyonculardan” birinin önünden sola döndüğünüzde Bay Basım’ın evi karşılar sizi. Şimdi hemen inanıp yanılmayın, çünkü pek de karşılamaz aslına bakarsanız. Köşede hatta içerde bir yerlerde keşfetmenizi bekler.

Evin oldukça küçük olan kapısından girdiğiniz anda sizi sağda küçük bir masa, tahta sandalyeler ve üzerinde her daim bir çaydanlık tüten soba karşılar… Evin duvarlarındaki hüzün ve yaşanmışlık da adeta görenleri alıp 40 yıl öncesine götürür. Dükkânda ilk ilgimi çeken Alman malı tarihi baskı makineleri olmuştur mesela benim. “Pedal Baskı”, “Keski” ve “Gestetner” marka basım makinesidir bunlar. Nizamettin amcayla aynı yaştadırlar neredeyse.

Türkiye’nin politik gündemine ışık tutan bu makinelerde kim bilir ne haberler basılmıştır? Hangi ölümler, hangi isyanlar, hangi çatışmalar, hangi ihtilaller… Kimler gelip kimler geçmiştir. Unutmadan söyleyeyim ki sadece acılı ve kederli gündemleri basan gazeteler değildir ve elbette evlenmek isteyen çiftlerin de ilk uğrak yeri olmuştur burası. Bunu hemen küçük masanın karşısındaki duvarda “ 1 Saatte Nişan, Düğün, Nikâh Davetiyesi Basılır” yazan gelin ve damat afişinden de anlayabilirsiniz hala ….

E ben keşfettim, keşfetme sırası sizde…

SÜRECEK

Editör: TE Bilisim