Kuruluşu döneminde YÖK’e atfedilen temel görevin “asayişi sağlamak” gerekçesi altında bir yandan hocaları, öğrencileri, emek hareketlerini baskılamak diğer yandan da bilgi ve teknoloji oluşumunu, resmi ideoloji inşasını ve muhalif hareketleri kontrol ederek üniversitelerde itaat rejimini yaşama geçirmek olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “YÖK düzeni bugün 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL-KHK rejimi ile 12 Eylül’deki kuruluş formundan da daha otoriter, muhafazakâr, piyasacı ve hukuk dışı bir kurum haline gelmiş bulunuyor” denildi.

Eğitim-Sen’in açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Türkiye’deki üniversitelerde görev yapan 1577 fakülte dekanın, yani tüm dekanların istifasını istedi.

18 Ekim 2016 tarihinde 2016-2017 akademik yıl açılışı sarayda yapılarak, rektörler cübbelerine iktidar iliği açtı. Bu yıl da bu durum tekrarlandı. Üniversitelerin kurumsal özerkliği ayaklar altına alındı. Disiplin yönetmeliği yeni suçlar da ihdas edilerek 12 Eylül’dekinden de daha ağırlaştırıldı.

Bakanlara, YÖK’e, rektörlere istediği kişiyi herhangi bir soruşturma olmaksızın işten atma yetkisi verildi. Disiplin soruşturmalarındaki süreler kaldırıldı.

ÖYP’li araştırma görevlilerinin kadrosu, üniversitelerde güvencesizliğin cisimleş hali olan 50/d kadrosuna dönüştürüldü. Görevden uzaklaştırma uygulamasındaki 3 aylık süre sınırı kaldırıldı. Rektörlük seçimleri kaldırılarak, rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması sağlandı.

683 sayılı KHK ile hakkında “terör örgütü irtibatı” olduğu iddiasıyla adli soruşturma ya da kovuşturma yürütülen doçent adaylarının, doçentlik başvurusu yargı süresince durduruldu.

672, 675, 677,679, 686, 688, 689, 692 ve 693 sayılı KHK’lar ile üniversitelerden KESK Eğitim Sen üyesi 329 akademisyen (3’ü iade edildi), 13 idari ve teknik personel ihraç edilmiştir. Üyelerimize yönelik söz konusu ihraçlar, özellikle emek, demokrasi, barış mücadelesinde ön safta yer alan üyelere yönelmektedir.

Kurulan “Yükseköğretim Kalite Kurulu” ile üniversitelerin şirketleşmesi, öğrencilerin müşterileştirilmesi, akademik ve idari personelin de işçileştirilmesi hızlandırılmış,

Meslek liselerindeki dönüşüme paralel biçimde gençlerin işçileştirilmesini hızlandırmak amacıyla yükseköğretim alanının ikinci YÖK’ü, Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu kurulmuş, organize sanayi bölgelerinde, organize sanayi bölgesi veya devlet üniversiteleri tarafından kurulan meslek yüksekokullarında öğrenim gören her bir öğrencinin işçileştirilmesi için eğitim desteği adı altında kaynak aktarılmasının önü açılmıştır.

18.06.2017 kabul edilen yasayla güvencesiz istihdamın kristalize hali olan 50/d ile istihdam araştırma görevlileri için temel istihdam haline getirilmekte, doktoralı araştırma görevlilerinin sadece %20’si yardımcı doçentliğe yükselebilmekte, “doktora sonrası araştırmacı” adı altında esnek ve güvencesiz istihdamın kapıları ardına kadar açılmakta, performans denetimi akademik yükselmenin temel kriteri olmakta, fen ve mühendislik bilimlerindeki son sınıf lisans öğrencilerinin özel sektörde çalışması zorunlu kılınmaktadır.

Üniversiteye giriş sisteminde temel sosyal ve fen bilimlerinin ağırlığı azaltılmıştır.

Son hafta içinde ise doçentliği değersizleştirici bir girişim başlatılmış bulunmaktadır.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim