Kılıçdaroğlu 9 Şubat gece yarısı sosyal medyadan seslenerek, “Erdoğan 31 Aralık'ta imzaladığı zamları geri çekinceye kadar ben, bugünden itibaren gelecek hiçbir elektrik faturamı ödemeyeceğim” dedi ve elektrikteki yüksek faturalar haklı olarak gündeme oldu.

Ardından 81 ilde yapılan basın açıklaması ile yüksek faturalara tepkiler geldi.

Peki, neden böyle yüksek faturalar? Halkın haklı olarak tepki gösterdiği bu yüksek faturalar neden? Evet, neden?

Elbette bu zamlar, özelleştirme ve piyasalaştırma politikalarının doğal sonucudur.

Çünkü yıllardır uygulanan özelleştirme ve piyasalaştırmaya dayalı enerji politikalarının ülkeyi getirdiği nokta budur.

Ve de elektrikte sürekli yükselen fiyatların tüm sektörleri doğrudan etkilemesiyle iğneden ipliğe her ürüne yapılan zamlardır.

***

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ der ki;

“Elektriğe gelen zamların nedeni özelleştirmelerdir.”

“Türkiye’de elektriğin % 16.1’i kamu tarafından üretilmektedir.”

“Devletin elektrik piyasasını kontrol edecek gücü kalmamıştır.”

Evet, böyle demiştir Sayın Özdağ.

Aslında Türkiye elektrik sektörü, 1980’den itibaren yapısal değişim sürecine girmişti.

Tüm diğer sektörlerde olduğu gibi…

Çünkü hem küresel hem de ulusal olarak liberalleşmenin etkili olduğu bu dönemde, enerji alanında özel sektörün daha fazla yer almasını sağlayacak girişimler olmuştur.

Ve 2001 yılına kadar üretim kısmında, “Yap İşlet Devret”, “Yap İşlet” ve de “İşletme Hakkı Devri” gibi modellerle kamunun payı azaltılmış, özel sektörün önü açılmıştır.

Elektrik sektöründeki esas değişim ise 2001 yılında çıkartılan yasa ile gerçekleşmiştir.

Çünkü 2001 yılındaki Kanunun ana hedeflerinden birisi elektrik üretiminde özel sektörün katılımının daha da arttırılmasıdır.

O günün hükümeti (57.hükümet) DSP-MHP-ANAP koalisyonudur. Başbakan Bülent Ecevit, yardımcıları Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz’dır. Cumhurbaşkanı ise Ahmet Necdet Sezer’dir.

Nitekim 2001 yılında çıkarılan “4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu” ile elektrik sektöründe hızlı bir özelleştirme başlatılmıştır. Ve de bugün Türkiye’deki elektrik enerjisi üretiminin yüzde 84’e yakını özel şirketlere geçmiştir.

***

Peki, genel olarak özelleştirmeler ne zaman başlatıldı?

Öncelikle 12 Eylül darbesiyle toplum susturuldu. Millici refleksler bastırıldı.

Ve Türkiye ekonomisini kürsel sermayeye ve küresel finans kurumlarının denetimine teslim eden 24 Ocak kararlarının uygulanmasıyla özelleştirmenin önü açıldı.

Çünkü küresel güç böyle istemiş böyle dayatmıştı.

İlk uygulama 1980’lerin ikinci yarısında gündeme geldi. Turgut Özal’ın zarar ediyor diyerek KİT’lerin satışa çıkartmasıyla başlatıldı.

Ve ilk özelleştirme, 1985'te Sümerbank’la başlatılarak günümüze kadar devam etti ve de halen devam etmektedir.

2014 verilerine göre 28 yıllık özelleştirme dönemindeki özelleştirmelerin yüzde 32’si AKP öncesindeki 16 yılda gerçekleşirken, yüzde 68’i AKP iktidarları döneminde hayata geçti.

Ama bugün bu oran fazlasıyla değişti. Çünkü ülke kaynaklarının, stratejik bazı kurumların bile özleştirildiği görüldü.

Spor Toto, Milli Piyango, elektrik üretim tesisleri, bazı limanlar, Şeker fabrikaları, TEKEL, Sümerbank, TPAO, ERDEMİR gibi uzun bir liste.

Yani sayfalar dolusu bir liste…

***

İşte şimdi sormak gerekir:

Bugün bu özelleştirmelere karşı olan siyasetler, iktidar geldiğinde ne yapacaktır? Ve de ne yapması gerekir?

Uzmanlar, “elektrik zamlarının ana nedeni özelleştirmelerdir” derken…

İç politik kavgada “millici ve halkçı söylemler” alabildiğince söylenirken…

Bugün iktidar kavgası yapan siyasetler, özellikle sanayi için, halk için temel bir gereksinim olan elektrik konusunda ne yapacaktır?

Özel sektörün elindeki elektriği kamulaştırabilecek midir?

Ve stratejik özelliği olan ve yabancılara satılmış kurumları devletleştirebilecek midir?

Bugün 20 yıldır iktidarda olan AKP ve iktidara talip olan muhalefet partileri, siyasi söylemlerinde açık açık ifade edilebilmelidir.

Yani “Cumhur İttifakı” ve “Millet İttifakı” olarak kümelenmiş ve de bugünden 2023 seçimlerinin kavgasın başlatmış bu siyasetler, halka karşı daha açık olmalı, olabilmelidir.