Türkiye’de eğitim sistemleri sık sık değişir ama eğitimin kalitesi hiç değişmez. O hep statikliğini korur. Amaç eğitimin kalitesini yükseltmek değil, hep ideolojik olmuştur. En son yapılan 4+4+4 şeklinde eğitimi kademelendiren sistem de eğitimin kalitesi ile ilgili değildir. Bunu M.E. Bakanı da ifade etmiştir.

OECD’nin 2000 yılından bu yana her 3 yılda bir uyguladığı ve 65 ülkenin katıldığı uluslar arası PISA sınavları sonuçları, gerekse ulusal düzeyde yapılan OKS, YGS, LYS ve benzeri sınavlar gösteriyor ki, ciddi bir başarısızlık söz konusu. Bu sınavların sonuçları çocuklarımıza verdiğimiz eğitimin kalitesini ortaya koymaktadır. Okullarımızda ortalama olarak esnek olmayan, okumayan, sorgulamayan, tartışmayan, yabancı dil bilmeyen, itaatkar çocuklar yetiştiriyoruz.

OECD’nin yapmış olduğu PISA sınavı uluslar arası karşılaştırma olanağı sağladığı için, onun verileri gerçeği daha iyi yansıtmaktadır. Bu sınava 15 yaş gurubu çocuklar katılmaktadır. En son 2009’da yapılan PISA sınavının sonuçları şöyle: Ülkemizden sınava katılan öğrencilerin yüzde 42’sinin basit matematiksel problemleri çözemediği, yüzde 25’inin okuduğunu anlayamadığı, yüzde 30’unun günlük yaşantısında karşılaştığı fen ve teknoloji ile ilgili problemleri çözemediği belirtiliyor. Bu sonuçlar katılan ülkeler içerisinde en kötü olanlardan biridir. OECD’nin 2000 yılından bu yana yapmış olduğu bu sınavlarda sondan ikinci veya üçüncü durumdayız.

Bir de 2012 YGS’na bir göz atalım. Sınava 1 milyon 800 bini aşkın aday katılmıştır. Bu adaylardan 50 bin 805 aday sıfır almıştır. Sınavlarda 40 soruluk testlere göre 4 ve daha aşağı doğru cevap veren adayların dağılımı şöyle:

-Türkçe 31 bin 249

-Sosyal 253 bin 918

-Matematik 870 bin 80

-Fen bilimleri 1 milyon 260 bin 795 öğrenci olarak saptanmıştır. Gerek PISA, gerekse YGS sonuçları göz önüne alındığında karamsar bir tablo görülecektir. Bu iç açıcı olmayan durum karşısında eğitimin tüm tarafları birbirlerini suçlamadan düşünme ve çözüm üretme konumunda kendilerini sorumlu hissetmelidirler.

Öncelikle sınav odaklı, ezbere dayalı, özel dersanelere mahkum edilmiş yapıdan vazgeçilmelidir. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için öğretmen açığı kapatılmalı, ücretli öğretmenlik kaldırılmalı, derslik ve donatım eksiklikleri giderilmelidir. Kalabalık (50-60 kişilik) sınıflar OECD normlarına indirilmeli, birleştirilmiş sınıf uygulamasından ve ikili öğretimden vazgeçilmelidir.

Eğitimin birinci önceliği demokratik laik cumhuriyet değerleriyle ve bilimin ışığında etik değerlere saygılı, dürüst, iyi algılama yeteneği kazanmış, soran, sorgulayan, tartışma ve uzlaşma kültürü kazanmış, kendisiyle ve çevresi ile barışık, iyi donanımlı bireyler yetiştirmektir. Ancak bu şekilde yetişmiş bir gençlikle çağı algılayabilir, çağı yakalayabiliriz. Bunun için siyasetten soyutlanmış samimi iradenin ortaya konulması gerekir. Böyle bir irade ile eğitimin politikası ve stratejisi belirlenirse 10, 20, 50 ve 100 yıllık hedefler konabilir. Kaynaklarımızı daha akılcı ve daha verimli kullanabiliriz. Eğitim ve bilimdeki gelişmişlik ile refah ve kalkınmışlık paralellik taşır. Eğer kalkınmış ülkeler arasında yer alacaksak, eğitimin yapısal ve yönetsel eksiklikleri bir plan dahilinde ivedilikle giderilmelidir. 26 Nisan 2012

Kaynakça:

PISA verileri

YGS verileri