Dünyanın en varsıl dillerinden birine sahibiz.

Dile kolay, hakkını vererek konuşamadığımız ya da yazı dili olarak kullanmayı beceremediğimiz Türkçemiz, 78 BİN ANA SÖZCÜKTEN OLUŞUYOR.

Ancak nüfusumuzun büyük bölümü, bu denli varsıl olan dilimizin sadece ve sadece 400 sözcüğünü kullanarak anlaşıyor.

Yeterince beyin jimnastiği yapmayan, okumayan, edebiyata karşı ilgisiz, düşünce tembeli insanımız; kendince, Türkçe dil bilgisine ve yapısına uygun olmayan sözcükler türeterek; sözcüklerimizin kalitesini ve üretkenliğini bozmakta ve Türkçe sözcük sayımızı azaltmaktadır.

''Yapılan araştırmalara göre; özellikle kırsal kesimde, 40-50 sözcükle anlaşıldığı dillendirilmektedir.

Sadece ana sözcük sayısı 78 bin olan ve dünyanın en zengin dillerinden biri olma özelliğini taşıyan Türkçeyi, nüfusun çok büyük dilimi gerçek anlamda bilmiyor.

Çünkü bu büyük kitle, ortalama 400 civarında sözcükle yetiniyor. Diğer sözcüklerimiz ise hiç kullanılmadığı için adeta köreliyor.

Bu nedenle ifade gücü azalan kişiler, konuşmalarında; hiç şık olmamasına karşın, “şey”, “yani”, “ııhhh” gibi sesleri sıklıkla kullanıyorlar.''

Prof. Dr. Gülensoy, Türkçeyi kurtarmak, halkın daha iyi iletişim kurmasını sağlamak için işe ilk olarak, okullardan başlanması gerektiğini söylüyor.

Gülensoy Hoca; “İlköğretim okullarının, ilk ve ikinci bölümü için; lise ve üniversite öğrencileri için de ayrı Türkçe sözlükler hazırlayarak, öğrencilere “sözlük okutulması” gerektiğini; yeni kuşakların ancak bu yolla, kullandıkları sözcük sayısının artırılabileceğini…” kaydediyor.

Gülensoy Hoca haklı.

Türkçenin varsıllaşması, girdiği acı girdaptan kurtulması için gerçekten de kişisel gayretlere büyük gereksinimimiz var.

Günümüz üniversite mezunu gençlerimiz arasında; dağarcığında, yeterince sözcük olmadığı için dilekçe bile yazamayanlar var.

Çünkü gençlerimiz arasında ifade yeteneği büyük boyutta kayboldu.

* * *

Oysa sözcük dağarcıklarını, biraz çabayla, örneğin bulmaca gibi eğlenceli araçlarla artırabilmek mümkün.

Çünkü beyin jimnastiği için çok iyi bir araç olan bulmacalar, unutulmaya yüz tutan sözcüklere ulaşılmasını sağlıyor.

Ve…

Ve kitap.

Bol bol kitap, özellikle de şiir kitapları okumalıyız.

Unutulmamalı ki ozan ruhlu kişiler, dilini en iyi kullanan kişilerdir. Günlük yaşamda sık sık kullanılan argo kelimeler ve son dönemde moda haline gelen cep telefonu mesajı ile haberleşmeler de farkında olmadan dilimizi köreltiyor.

Birkaç sözcüklük cep iletileri yerine, acil olmayan durumlarda daha nostaljik olan mektup yazabiliriz.

Sadece farklı grupların kendi aralarında anlayabildiği argo kelimelerden kurtularak, bu kelimelerin yerini alacak sözcükler bile kelime hazinesinin gelişmesine katkı sağlar.''

Prof. Dr. Gülensoy, ayrıca diyalog kurmanın da sözcük dağarcığının artmasında çok farklı bir yeri olduğunu, özellikle öğrenim çağındaki çocuk ve gençlerin, cinsiyet farkı gözetilmeden birbirleriyle diyalog kurmasına zemin hazırlanması gerektiğini ifade etti.