Ey basiret ehli; bir insan için iki yol vardır. Birisi iman, öbürü küfürdür, inkardır. Onun için imanımızı halel getirecek inkara ait en ufak bir hareketten şiddetle kaçınmalıyız. Kalben ve lisanen imanımızı korumalıyız. Salih amellerle, ibadetle, yardımlaşma ile inancımızı koruma altına almalıyız. Kainat tamamen altın olsa, inancı olmayan bir kişi onun sahibi olsa da hepsini hayır yollarına harcasa imanı olmadığı için onun bir kuru yaprak kadar Allah’ın katında bir değeri yoktur ve sahibine de küfür ehli olduğundan dolayı hiçbir yararı olmayacaktır. (Bu, ayet mealidir.)

İslam tarihini inceleyen müdekkikler -araştırıcılar- yıllarca küfür içinde yaşamış ama sonradan hidayete ermiş, hatta Müslüman olduktan sonra bir vakit bile namaz kılma imkanı olmadan şehit olmuş insanlar vardır. Bu bir hidayet meselesidir. Demek ki bu olayda iki hususu iyi bilmemiz gereklidir.

Birisi; imanın önemi, ikincisi İslam’a girmeden önceki günahların kişiye sorulmaması, bunların kefilinin Allah olmasıdır.

R.SAV. “Kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan hiçbir mümin cehennemde kalmayacaktır” buyurmuştur. Yani netice, iman, iman, imandır.

Buna benzer bir olay da Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Halit B. Velit hazretlerinin komutasındaki ordunun, Rum ordusu ile savaşı sırasında olmuş. Rum ordu komutanı General Yorgi (George) müslüman olmuş, bir vakit namaz kılmadan kendi ordusuna karşı savaşırken şehit olmuştur. Yermuk harbinde, Halit B. Velit hazretleri onu yıkamadan şehiden cenaze namazını kıldırmıştır. Uhud harbinde de böyle bir olay oluş, Usayrim adında bir müşrik R.SAV.i öldürmek için gelmiş, Müslüman olmuş. Müşriklere karşı çarpışmış ve şehit olmuştur. R.SAV. onun namazını kıldırmıştır. Bunlar birer örnektir.

İHANETİN CEZASI MAHŞERE KALMAZ HIRS VE TAMAH ŞEYTANIN ETKİN SİLAHLARINDANDIR

(Konuya ait bir hikaye)

İhanet; emanete yapılan hıyanetliktir. Emaneti zayi etmektir. Münafıklık alametlerindendir. Dünya ve ahirete ait emanetlerin, suistimal edilmesi -kötüye kullanılması- gasbedilmesi, azim bir kul hakkı, şedid bir günahtır. Ahiretteki cezası hariç, hain ihanetinin cezasını ölmeden görecektir.

Kitaplardaki kısaslarda şöyle bir olaydan söz edilir. İbret olsun diye.

Ruhul beyan tefsirinde de bu olay hikaye edilir.

Hz. İsa A.S. ülülazim bir peygamberdir. Yani büyük nebilerdendir. Mürseldir. İncil ona inmiştir. Hastaları iyi etmek, hatta ölüleri diriltmek gibi üstün mucizeleri ayetlerle sabittir.

Hz. İsa bir gün bir Yahudi ile bir yolculuğa çıkıyorlar. Hz. İsa bir çıkının -azık torbası- içinde 3 tane çörek var. Bunları Yahudi’ye veriyor. Yolda yeriz diyor. Yahudi azık mendilinin içinde kaç çörek olduğunu bilmiyor. Bir müddet yolda gittikten sonra Yahudi geride kalıyor. Çantadaki çöreğin birini yiyor ve Hz. İsa’ya söylemiyor. Bir müddet sonra Hz. İsa bir çeşme başında duruyor. Yahudi’ye; çörekleri getir de şurada suyun başında yiyelim, deyince, Yahudi iki çörek çıkarıyor. Birisini ben yedim demiyor. Hz. İsa, çörek 3 adet olacaktı, birisi nerde diyor. Yok, iki idi diyor. Hz. İsa 3 olmalıydı dese de, Yahudi, yok iki idi diyor. Emanete ihanet ediyor.

Hz. İsa, peygamberliğini ispatlayacak bazı mucizeler gösteriyor ama Yahudi uyanmıyor. Hz. İsa da Yahudi’nin çöreğin birisini yediğini ikrar etsin de vebaldan kurtulsun istiyor. Hz. İsa bir mucize gösteriyor. Orada 3 tane altın tabak buluyorlar. Bunlar iki kişi, tabak üç tane. Birisini nasıl bölüşecek. Yahudi, Hz. İsa’ya, ya İsa bu altın tabakları taksim et diyor. Hz. İsa şu tabağın birisi senin, birisi de benim. Şu üçüncü de (adama çöreği yediği için ikrar ettirecek ya) çöreği yiyenindir deyince, Yahudi altın tabağı almak için, ya İsa o çöreği ben yedim diye suçunu ikrar ediyor. Hz. İsa, peki diyor. Senin olsun. Hain bir arkadaşla yolculuk yapılmış deyip ondan ayrılıyor. Çünkü sen Allah’ın kudretini gördüğün halde, Allah’ın peygamberini bile kandıracak bir hainsin diyor. Elindeki altın tabağı da Yahudi’ye veriyor. Yahudi ihanetinin cezasını hiç aklına getirmeden yoluna devam ediyor.

(SÜRECEK)