13- Yalanın caiz oludğu bazı yerler vardır:

İftiranın caiz olduğu, kumpasın, tuzak kurmanın içbir yerde yeri yoktr. İyi niyete dayalı bazı yalan sözlerin caiz olduğu yerler vardır. “Fine çıkaran doğrudan, sulh ve selamete çıkaran, fitneyi söndüren yalan daha hayırlıdır” derler. Bir mazlumun hakkını korumak, masumu iftiradan korumak, iki kişinin arasını bulmak, karı-koca, evlat, ana, baba, kardeşler ve dostlar ve insanların arasındaki düşmanlıkları bitiren yalanlar caizdir. Özellikle aile içi geçimsizliklerin giderilmesi, husumetlerin, düşmanlıkların önlenmesi, fitne ateşinin söndürülmesi gibi yerlerde yalan caizdir.

Mesela; yolda bir dostunuzu gördünüz. Öfkeli, şiddete yönelik bir eyleme gidiyor. Sordunuz, o da benim hakkında namusuma dil uzatmış, Allah ya bana ya da ona verir. Onu öldüreceğim, derse, siz de olayla ilgili fazla bilginiz olmasa bile o adama, arkadaş, dur, sana yanlış anlatmışlar. Durum tam tersi ben de şöyle dudum, işin aslını bilmeden bir hataya düşma. Hata hata ile temizlenmez. Pislik pislikle temizlenmez. üstelik daha da pislenir, deyip o kişiyi yapacağı felaketten kurtarmak için orada  söylenmesinde bir  sakınca yoktur. Diğer hususları buna benzeterek ortamı düzeltmek için yalan söylemek caizdir.

14-Sır saklamak kutsal bir iştir:

Ferdin, ailenin ve toplumun emniyet ve huzurunun sağlanmasında, toplumun fitne belasından korunmasında İslam ahlakının özelliklerinden olan “Ketum olmak” yani sır saklamak çok önemli rol oynar.

insanların gizli kalması gereken yerli-yersiz sırları ortalığa dökülürse, insanların birbirlerine olan güven duygusu yok olur. İtimat ortadan kalkar. Dolayısıyla ortalıkta bir tedirginlik meydana gelir. İnsanlar doğru, yanlış demeden birbirlerini yargısız infaza tabi tutar. Herkes potansiyel suçlu gözü ile bakar bu nedenle toplumda güven duygusu yok olur.

Halbuki, gizli kalması gereken işlerin açıklanmaması, doğacak uykarıda sayılan zararları ortadan kaldırır. Sır saklamak ahlaki ve sosyal bir sorumluluk olduğu kadar Allah’ın emri ve R.SAV?in tavsiyeleri olup, bütün müminleri, hatta insanlığı bağlayan özelliği vardı.

İnsanların gizli kalması gereken, veya hataen ifşa etmek sadece sırrın failine, sahibine değil, o sırrı ortaya açıklayan şahsa da büyük zarar verir. Telafisi mümkün olmayan felaketlere neden olabilir. Toplumdaki itimat, emniyet, güvenilirlik ortadan kalkar. En bağlayıcı ve caydırıcı kanunlar bile ortaya dökülen iyi kötü çirkin işlere ait sırların getirdiği kötülükleri önleyemez. Özellikle sosyal medyada, internet sitelerinde yalan yanlış sır diyerek yapılan açıklamalar milyonlarca insan tarafındn izleniyorsa bunun telafisi asla mümkün olmaz.

Tek çare, Allah korkusu ve sorgusuna inanan insanlar bunu yapmazlar, yapamazlar, gözleri ile görseler, kulakları ile duysalar bile sorumluluk duygusu ile bu suçlardan kaçınırlar, inanmazlar. Bu işlerin şeytanın işleri olduğunu pek ala bilirler. Öyle ise çare; iman, islam, ahlak ve Allah korkusudur. Kalplere taa çocukluktan yerleştirilmesi ve bu güzel ahlakı yaşam tarzı yapmakla mümkün olabilir.

15-İffet:

Nefsin haram yollardan arzularını tatmin etmesine engel olma, haramdan, yasaktan uzak durması, övülmüş ahlak kuralıdır. Bilhassa hanımlar için şeref levhası olarak kullanılır. “Dünyaları versen iffetli kadınların namusların ısatın alamazsın. Ar, namus iffet hanımların satın alınamayacak kadar kıymetli onurudur.” gibi romanlarda şiir ve nesirlerde yazılan çizilen yazılarla ifade edilmiştir.

Yani iffet; şeref, haysiyet, itibar, iffeti anlatan kelimelerdir. İffet lisanı, fuhşiyattan, kötü sözlerden, bedeni şehvet ve menhiyyattan koruma sanatıdır.

SÜRECEK