9-Kur’an’ın bahsettiği dokuzuncu konu ise; geçmiş milletleri, insanları, peygamberleri, olaylarla anlatan kıssa, serüvenlerdir. Kur’an bir tarih kitabı olmamakla beraber, insanları ibret alarak uyarmaları için tarihsel olaylardan bahseder. (M.Ö. M.S. H. Peygambere gelinceye kadar gelmiş geçmiş kavimlerin özellikle inanışlarından dolayı uğradıkları felaketlerden bahseder Kur’an.)

10-Kur’an aynı zamanda çokça dualardan söz eder. Kur’an’da 200’e yakın dua ayeti vardır. Kur’an’ın ihtiva ettiği her konunun önünde veya sonunda bir dua vardır. Gerçek hayat da böyledir. Örneğin, bir teşekkür, bir sağol varol, hele inanan-inanmayan ibadet eden-etmeyen veya edemeyen herkesin ama herkesin dua anlamında kullandığı en güzel kelime “Allah razı olsun” en kapsamlı duadır. Araplarda; “rızakellahü hayran kesira” yani, Allah sizden çok çok razı olsun. Amin.

Amin; duanın mührüdür. Tasdik edenin imzasıdır. Özellikle ikili üçlü ve toplu yapılan dualara amin denmezse Allah korusun kasıt varsa o duaya iştirak etmiyorum, katılmıyorum anlamı ifade eder ki, çok sakıncalıdır. Amin duayı kabul ve tasdik anlamı taşır.

Kur’an’ın içerdiği konular sadece bu kadarla sınırlı değildir. Dünyevi ve uhrevi muhtaç olduğumuz her hususa dair öneriler emirler ve nehiylerin hepsi direkt veya dolaylı olarak Kur’an’da ve onun tefsiri, açıklaması ve açıklayıcısı mübeyyin olan Hz. Muhammed SAV.in söz, fiil, davranış ve tavırlarında mevcuttur. Bu özellikleri taşıyan dünyada ikinci bir kitap yoktur. Ne Tevrat, ne İncil, ne Zebur ve ne de diğer semavi olmayan Budha, Konfüçyus vs gibi dinlerin inançlarını bildiren kitaplarda Kur’an’ın ne özelliklerini ve ne de içeriğini bulmak asla mümkün değildir. Bu Kur’an’ın hak kitap olduğunun akli delilidir.

Kur’an’ı hakikatları bir, on, yüz, bin, onbin vs. gibi makalelere sığdırmak mümkün değildir. Bu konuda İslam alimlerinin, müsteşriklerin (yani İslami ilimlerle uğraşan batılı bilginlerin) Kur’an’ın tefsiri ve yorumuna dair her biri 500-1000 sayfalık 20-30-40-50 ciltlik eserler yazdıkları ve bunların bu tefsir kitaplarının yüzlercesinin mevcut olduğu düşünülürse Kur’an’ın engin okyanuslar kadar muhteşem olduğu hiç de mübalağa değildir. Ne yazık ki, müslümanlar elde Kur’an gibi bir bürhanı kaldi (kesin delil) varken bundan yararlanamamakta, Kur’an’dan uzak bir yaşam sürmekteler. Bu yüzden de dünya müslümanlarının iki yakası bir araya gelmemektedir. Mezhep, meşrep, tarikat kavgalarının Ortadoğuyu, Afganistan’ı ve bazı müslüman devletleri ne hale getirdiklerini herkes seyretmektedirler. Bugün ne acıdır ki, İslam güneş kadar parlak, aydınlık bir gerçek iken, terörzm ise zifiri karanlık iken İslam’la terörü bir saymak ne kadar zalimliktir.

Vatan millet din ve devlet düşmanlarının oyununa gelen Müslümanlar bu düşünceye sebep olmakta, kendi bindikleri dalı kesmekte, düşmanın, İslam düşmanlarının değirmenine su taşımaktadırlar. Allah bu ihaneti asla bağışlamaz ve bağışlamıyor. Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Afganistan’da kan gövdeyi götürüyor. Yine Müslümanlar uyanmıyor. Ne diyelim; Allah en iyisini bilendir. Herkes neye layıksa ona layık olduğunu verir. İşte bütün bunların ana sebebi, müslüman olduğumuz halde kitabımız eşsiz Kur’an olduğu halde, Kur’an’dan uzak hak ve hukuktan uzak, geçici dünya yararları uğruna bu kutsal değerleri yok sayarcasına İslam dışı yaşayışımızdır diye düşünüyorum. Allah cümlemizi ıslah etsin. Amin.

İslam dininin amentüsünün dördüncü şartı Allah’ın peygamberlerine, resullerine inanmaktır.

imanın birinci şartı Allah’a iman, ikincisi Allah’ın meleklerine, üçüncüsü Allah’ın kitaplarına, dördüncüsü ise Allah’ın resullerine, peygamberlerine iman etmek, inanmaktır.

(SÜRECEK)