Her zaman diyorum; her derdin devası İslamdır, eğer yaşanırsa.

İmanın 3. şartı olan kitaplara iman bölümünde, Kur’an’a imanı ve Kur’an’ın özelliklerini anlatırken biz müslümanlar olarak Kur’an’ı hakikatların yaşantımızda görülmesi gerektiğini kuru bilginin ve üstün sanat sahibi olsak bile icra etmediğimiz sürece bizlere fazla bir faydasının olamayacağını bildirmiş olduk. Buna rağmen her müslümanın ne kadar günahkar olursa olsun imanını ve inancını yani dinini koruduğu müddetçe Allah’ın azabından ve gazabından kurtulma şansının olduğunu unutmamak lazımdır. Çünkü ümit ve korku müslümanın tek güvencesi ve sigortasıdır.

Kur’an hakkındaki bilgilere devam edelim:

Kur’an’ın dört unsuru, ana temeli vardır.

1-Lafız olması: Kur’an lafzı-sözleri ve manası ile Kur’an’dır. Sözleri ve manası Allah’ın sözü ve Allah’ın kelamıdır. Değiştirilemez, ekleme ve çıkarma yapılamaz. Manası kıyamete kadar hüküm süren gelmiş geçmiş, gelecek ve olacak olaylar hadiseler sonradan ortaya çıkacak olan bütün yeniliklere hükmü geçer. Hükmü kainata kapsayan bir ilahi kitaptır.

2-Kur’an Arapça indirilmiştir:

Herşeye kadir ve muktedir olan ulu Allah’ın Kur’an’ı Arapça indirmesinin mutlaka bir hikmeti ve özelliği vardır. İsteseydi her lisanda insanların dillerine göre bir Kur’an gönderebilirdi. Çünkü dilleri de bedenleri de, ruhları da yaratan ulu Allah’tır.

R.SAV. efendimizin hikmete mebni olarak okuma yazması yoktu. Kainatın bütün sırlarını Cebrail A.S. Allah’ın emri ile Hz. Muhammed’e öğretiyordu ve esrarı gösteriyordu. Dileseydi R.SAV.i kainatın bütün ilimlerini onun zihnine yerleştirmişti. Eğer R.SAV. okuma ve yazma bilseydi haşa bu Kur’an’ı ve bütün ilimler onun zihnine yereştirilmiştir. Hz. Kur’an’ın lafzı ve manası ile en büyük hafızı Hz. Muhammed SAV. efendimizdir.

Basit bir örnek; R.SAV. ölüleri mezara defnedince, onlara islamın esasını mezarın kıble tarafına ölünün yüz yönüne dikilerek telkin yapardı. (Telkin; ölüye hitben ey Ayşe kızı Zeynep, de ki; rabbim Allah, nebim Muhammed SAV. cennet hak, cehennem hak, ölüm hak, dirilme hak, rabbimden razıyım, dinim İslamdır, kıblem Kabe, müminler kardeşimdir...) yapılan hitaptır.

R.SAV.e soruyorlar; Ya Nebiyallah SAV. ölü duyar mı? Habeşli, Acem, yabancı lisanda olanlar Arapçayı anlar mı? R.SAV. yemin ederim ki, allah için zorluk yoktur. O her şeye kadirdir. Ölü bütün bu sözleri sizlerden daha iyi duyar ve anlar. Ancak cevabını biz işitemeyiz. Münker ve nekir, sorgu meleklerinin sorularını anlar ve onları imanı, inancı ve güzel amelleri sayesinde cevaplar. Onlar için dil, lisan sorunu yoktur, buyurdu.

Demek ki Kur’an’ın Arapça olması Arap olanlara bir üstünlük sağlamaz. Arapça da Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Türkçe, Kürtçe, Çerkezce vs. gibi bir lisandır. Hele bugünün insanı için Kur’an’ın manaları açıktır. Bu husus Kur’an ayetleri ile sabittir. “Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık bir şekilde indirdik” Kur’an ayetidir. Kur’an’ı namazda okumanın dışında Tükçesini okumak anlamak esastır. Hatta amel edebilmemiz için Kur’an’ın Türkçe mealini, anlamını, dualarımızı Türkçe yapabiliriz.

İbadetler, özellikle namaz içinde okuyacak kadar ayetleri (Fatiha, İhlas suresi gibi) bilmek ve namazda arapçası ile okumak farzdır. Çünkü mana hafzı asıl sözü kapsamayabilir. Eksik veya fazla ifade edilmiş olabilir. Ama lafız, söz manayı tam kapsar. Onun için lafız asıldır. Mesela; melek denince bütün güzellikleri içinde barındıran, asla günah işlemeyen vs. gibi bir çok özelliklerini saymak gerekir. Ama melek denilince hepsi birden anlaşılır. Kur’an’ın lafzı da böyledir. Bir insanın yüceliğini anlatmak için melek, melek gibi insan denir. Bütün meziyetleri sayılmaz. Kur’an’ın 10-20-30-40-50 cilt tefsirleri anlamları ve yorumları vardır. Bunlar lafız gibi tam Kur’an sayılmaz. Ama 6600 küsur ayet lafzı ile manası ile tam bir Kur’an’ıdr.                             

(SÜRECEK)