KENDİLERİ DIŞINDAKİ HERKESİN KANINI
HELAL SAYAN HARİCİLER İSLAM DIŞIYDI
Hz. Ali R.A. hazretlerini de şehit eden suikastçi İbni Mülcem haini de Haricidir. Bu Harici grubu iyi anlamış olmak için yaptıkları kötülüklerden bir örnek sunayım:
İlk müslümanlardan, R.SAV.in övgüsüne mazhar olmuş, kutlu bir sahabi olan Habbab B.Eret, cahiliye devrinde R.SAV.in İslamı ilanının ilk yıllarında Ümmü Emhar adında mütegallibe, derebeyi bir hanım ağanın kölesi idi. Müslüman olduğu için bütün bedeni kızgın demirle dağlanmış, vücudunun tamamı su argına dönmüştü. Efendimizin duası ile bu işkenceden ve kâfir kadının elinden kurtarıldı. Hatta Allah o zalime kadına öyle bir dert verdi ki, başı dayanılmaz ağrıya tutuldu. Kızgın demirle dağlanırsa ferahlıyordu. İşkence ettiği kölesi Habbab’a yaptığı işkence aleti demiri Habbab kızdırıp kadının başına dalardı. Öylece ferahlardı. Nihayet dayanamadı, öldü ve Habbab B. Eret hazretleri de kurtuldu.
İşte bu Habbab’ın oğlu Abdullah B. Habbab, Hz. Ali aşığı ve onun her daim yanında bulundu. Bu Hariciler, Müslümanlar namaz kılarken camiye girerler, onlara Hz. Ali ve Muaviye’yi nasıl tanırsınız diye sorar, onlar özellikle Hz. Ali R.A. Müslümandır diyeni anında öldürürlerdi. Acayip bir zihniyet işte bunlar.
Habbab’ın oğlu Abdullah’ı şehit ettiler. Hamile hanımını şehit ettiler. Hz. Ali R.A. bunun hesabını onlardan sordu. Savaşlar yapıldı, kanlar döküldü. İslam onulmaz yaralar aldı.
Herkese sordukları sual; hakem olayına ne dersin, Ali neden bunu kabul etti? Herkesin dediği de şu idi; Hz. Ali R.A. Kur’an’ı sizden iyi bilir. Fikrinde isabet etmemişse sorumluluk onundur . Bunu diyenleri bile anında öldürürlerdi ve kendilerinin İslam’ın mücahitleri olduklarını savunurlardı.
Bunlar arasında çölde eşkıyalıkla geçinen çöl bedevilerinin çoğunlukta olduğu çapulculardı. Bunlar Yemen’den Anadolu’ya kadar bir sahaya yayılmış o zamanki bir eşkıya grubudurlar.
Bunların itikadi ve fikri, hukuki birçok aşırı yanılgıları vardır. Bunların en korkuncu, kendilerinden başka herkesi onların fikir ve eylemlerini tasdik, kabul etmek zorundadır. Yoksa kanı helaldir. Sonra mütezile mezhebinin esaslarından büyük günah işleyenler menziletül beynel menzile, yani iki durak arasında bir yer -daha açığı büyük günah ki, (zina, fiaz, eşkiyalık, yol kesme, devlete isyan, haksız olarak, şarap içmek vs gibi bunların sayısını 7, 11 veya daha çoğaltanlar vardır)-işleyenler ne mümindir, ne kafir, ikisi arası bir şey derler. Dinden çıkmıştır. Halbuki kendileri, kendileri dışındaki herkesin kanını helal saymak gibi çok acımasız İslam’la en ufak bir ilgisi olmayan işi irtikap ederler.
Ben bunlara bugünün Işid’i diyorum. Adları İslam, sözde İslam olan haklı haksız terörü meşru sayan ve insanların umumi harp dışında kanını helal sayan bütün gruplar Işid’in düşüncesi ve ona yakın ama İslam dışıdır.
İşte harici gruptan bazıları silahlanıp Ebu Hanife’ye geliyorlar ve büyük günah işleyen kimselerin kafir olduğunu söyleyip ‘doğru mudur’ diyorlar ve ekliyorlar. Mescidin musallasında iki cenaze var. Biri erkek, biri kadın. Erkek şarap içerken boğulmuş ölmüş. Kadın zina etmiş. Hamile kalmış ve intihar etmiş, canına kıymış, katil olmuş. Bunlar hakkında ne dersin ya İmam, diyorlar.
Not: İmam-ı Azam hazretlerinin açık oturumlarda, ilmi tartışmalarda ve kendisini kendi sözü ve cevabı ile tuzağa düşürmek isteyenlerin fikrini anlar, sorulan suallere vereceği cevabı sual şeklinde muhatabına iade eder. Muhatabı evet, yahut hayır veyahut şöyle şöyledir demek zorunda kalırdı. Canını ortaya koyduğu, özellikle halifeden kadılar tarafından kellesini almak için onu tuzağa düşürmek amacı ile yapılan mahkeme, ortamlarda hep bu metodu kullanırdı. Camiye getirilen iki cenaze ile sorulan sorular da bu cins sorulardandı.
SÜRECEK