“YERDEKİLERE MERHAMET EDİN Kİ,
GÖKTEKİLER SİZE MERHAMET ETSİN”
Mümin komşu, kafir komşu diye bir ayırım söz konusu değildir. Bunlar islam evrensel yüceliği, üstünlüğü ve gerçeğin açık bir kanıtıdır.
Merhamet eşittir, fazilet üstünlüktür, güzel ahlakın en üstünüdür. Bir yerde ahlak varsa orada merhamet vardır. İçinde merhamet olmayan ahlak, ahlak dışıdır. Çünkü merhamette müslim, gayri müslim ayırımı yoktur.
Hz. Ömer, hilafeti zamanında, gayri müslim birisinin acıklı bir halde dilendiğini görmüş ve biz bu adamdan cizye (gayri müslimlerden alınan vatnadaşlık vergisi) aldık. Bu adam şimdi muhtaç olmuş. Buna, merhamet dinimizin ve insanlığımızın gereğidir. Beytülmaldan (hazineden) buna aylık bağlansın ve dilenmesi önlensin buyurmuştur. Çünkü bu ilahi ahlaktır. Merhametli bir insan Allah’ın ulvi ahlakı ile ahlaklanmış demektir.
“Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler size merhamet etsin” R.SAV.in buyruğudur. Merhamet, canlı cansız bütün varlığın Allah ve insanlar üzerindeki umumi hakkıdır.
Mesela; sokak hayvanları da Allah’ın yaratıklarıdır. Onların da bizim gibi yeme içme gibi zorunlu ihtiyaçları var. Yerde sürünen, yolda yürüyen atlı, gökte uçan kanatlı da rızka muhtaçtır. Ovada dananın, hava kuşun bir danesi, dağda aslan ve kurdun bir danası görünürde yoktur. Ama onlar da bir ömür yaşamaktadırlar.
TV.lerde görüldüğü gibi yaralı bir ceylan, oraya sıkışmış bir kedi, kuş, denize (İstanbul’da) düşen domuzu kurtarmakta bir merhametin zorunlu sonucudur. Merhamet öylesine geniş kapsamlı bir olaydır ki,, sadece dirieri değil, ölüleri bile kapsar. Ölüsüne hürmeti olmayanın, dirisine merhameti olmaz. Ölülere dua etmek, onların namına sadaka vermek, eserelrini yaşatmak, hayırla anmak, kötülüklerini kapatmak gibi sağların yapacağı davranışlar, onların ölülere yapacağı merhamettir.
Mesela; Mimar Sinan’a merhamet onun ölümsüz eserlerini yaşatmak, iyi insanları hayırla anmak, ölüm, doğum vs. Gibi yıldönümü ihtifallerde böyledir. Yöneticiler, krallar, Reisi cumhurlar, sanatkarlar, vakıf, hayır sahiplerini anmak da onlara gösterilen bir merhamettir.
Dertlenin dermanına, feryadına yetişmek de öyledir. Merhametsizlik acımasızlık toplum huzurunun dinamitidir. “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.” İsyanlar, kargaşalar, ihtilaler, terörizm bugün ortadoğunun kan gölüne dönmesi acımasızlığın zulmün tabii bir sonucudur. Çünkü merhamet salahi, islahı, acımasızlık da fesadı fitneyi doğurur ve zulümle elde edilmiş gibi görülen varlıklar, anarşizm tarafından yakılıp, yıkılıp yok edilir.
Merhametsizlik; önceleri inceden inceye iğne gibi yağan, sonradan gürleyerek yağan yağmurun sel olup bentleri yıkıp denize indirdiği gibi toplumları silip süpürür. Onun için merhametli olmak merhameti yaymak huzurun korumasıdır. Aksi felakettir. Bir yerde yapılacak bir iş var. Bunda bir zarar, beş tane de menfaat var. Bir zararın önlenmesi beş menfaatin terkinden evladır. Buna islam hukukunda fıkıhta “defi mazarrat celbi menfaatten evladır”.
Memleketimizin enerjiye şiddetle ihtiyacı var. Ama Manisa’da altı bin zeytin ağacını yok ederek enerji için tesis kurmak gerekmez. Yani bu işi maliyeti ne olursa olsun bu ağaçları kesmeden veya en az seviyede zararla yapmak, bu ağaçlara merhametin bir sonucu olmalıdır. Bu bir misaldir. Hiç kimse durup dururken çevreye zarar vermek istemez. Ama maliyeti düşürmek işi ucuza kapatmak vs gibi düşünceler bu durumları ortaya koyuyor. Avrupa’da bahçendeki yetiştirdiğin ağacın dalını kesmek belediyeden ruhsata tabidir. Neden soluduğun havanın, oksijenin kaynağı, fabrikası yeşillikler bu ağaçlardır. Ne diyor yüce islam, “kıyametin kopacağını bilsen bile elindeki fidanı dik”. Ne kadar anlamlı ve mesaj dolu bir söz. Bizlerin ihtiyacını bizlerden dha iyi bilen ulu Allah, yaratıklarına kendi gösterdiği merhametin bizim de göstermesini istemektedir.
SÜRECEK