MÜSLÜMAN BİLGİNLERİNİN BUGÜNKÜ
MEDENİYETİN İNŞASINDA EMEĞİ BÜYÜK
-Alimlere hürmet ediniz. Çünkü onlar yeryüzünün yıldızlarıdır.
-Ümmetimin alimleri Beni İsrail peygamberleri gibidir.
-Bilginler Allah’ın yeryüzündeki kanıtı şahididirler.
-Alimler peygamberlerin varisleridir. R.SAV.
-Bilginlerin, alimin ölümü alemin ölümüdür.
-İlim en yüce rütbedir. İlmin üstünde rütbe yoktur.
-Alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır.
-Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu da ilimdir. İlimle bulunur.
-En çetin fakirlik, ilim yoksulluğudur.
-İnnema yahşellahümin ibadihil ülema. Allah (en iyi alimler bilir) ve ondan bilginler korkar. Fatır Suresi, Ayet 28.
Bu hadisler ve ayetler İslam’da bilim ve teknoloji tarihini ve garp medeniyetinin temeli olan İslam medeniyetini gösterir. (İsmail Hami Danişment eserinden alınmıştır. 2. baskı, 1971.)
Şimdi, yukarıda kaleme alınan ayet ve hadis mealleri ilim, alim ve bilginin İslam’daki yerini, değerini anlatması bakımından son derece önemlidir. Dinin müsbet ilme bakışını anlatır. Dikkat buyurulursa, ne ayetlerde ve ne de hadisi şeriflerde, ilim-bilgi bir bütün olarak ele alınmış, dini ilim, dünyevi ilim ayrımı yapılmamıştır. Bu da şunu gösteriyor ki, müslümanlık, dini ilimlere verdiği önemle müsbet ilimlere verdiği önemi ayırmamış, hatta kainatın temeli olan Tevhit, bir Allah inancını, bilginlerin araştırma yolu ile daha iyi bileceklerini vurgulamış ve Kur’an’da devamlı akıl sahipleri düşünenlere hitap edilmiştir.
Şurasının da bilinmesi lazımdır; insanlar Kur’an’ın iğneden ipliğe her şeyi birer birer açıklamasını isteyebilirler. Kur’an tek başına ne matematik, ne kimya, ne fizik ve ne sadece din kitabı değildir. Ama hepsinin ana esası ve mayasının bulunduğu Allah kelamıdır. Eğer öyle olmuş olsaydı, yer gök Kur’an olurdu. Ne okunabilir, ve öğrenilebilir ve ne de onunla ibadet edilebilirdi. Fakat 6600 küsur ayetin her biri en az bir ilme, bazısı birkaç ilme delalet etmektedir.
Bu ayetler, yani Kevni, fen, teknoloji ayetleri denir ki müsbet ilimlerden bahseden ayetlerin her birinden bir kitap yazılabilir ve yazılmıştır da. Bir tane örnek verelim: Yasin suresinde son ayetler; “Ben ağacın içine ateşi yerleştirdim” buyurur. Halbuki, yaş ağaçta su da vardır. Nasıl oluyor da su ateşi söndürmüyor. Sürtünme yolu ile ateş ortaya çıkıyor. Yine misal olsun bir ayette; “ve izelbiharüfüccürat” yani, denizler yandığı zaman kıyamet koparken, bu nasıl olacak. İlim, fen ve teknoloji ilerledikçe bu ayetlerin sırrı çözülüyor. Deniz sudur. Su ise H2O’dur. Yani iki oksijen (yakıcı) bir karbondur. (söndürücü). Kıyamet koparken deniz suyu ilahi kudretle ayrışınca gördüğümüz okyanuslar benzine dönüşüyor. Çünkü oksijen yanıcı alevli gazdır. Daha buna benzer yüzlerce ayeti kerime var. İşte bunlar ipucunu veriyor. İnsanoğlu bilginler mucitler bunu bulacaklar, ortaya çıkaracaklar. Sebeplere sarılacaklar.
Burada hep sorulan şudur; Neden icatları hep batılı alimler bulmuşlar da Kur’an bizde iken biz niye bulamamışız. Durum hiç de öyle sanıldığı gibi değildir. Bu bizde aşağılık duygusu ile söylenen ve batılı hayranlığının bir kötü etkisidir.
Bunun böyle olmadığını, Müslüman hatta Türk bilginlerinin bugünün medeniyetinin inşasında büyük emeklerinin olduğunu okuyanlar bilecektir.
Hem şunu unutmayınız ki, bilim sadece şu veya bu bilginin, bir milletin, bir toplumun tek başına ürünü değildir. Evrenin içinde bulunan bütün toplumların, bilginlerin, kültürlerinin topyekun toplamı ve sonucudur. Bilimin amacı kainatın düzenini ve sırlarını anlama ve çözme sanatıdır. Dolayısı ile elde edilen bulguları evrende yaşayanların hizmetine sunmaktır.
SÜRECEK