İÇTEN YAPILAN DUANIN GÜCÜ, ZULÜM
CEZASININ BU DÜNYADA VERİLMESİ
Hz. Mevlana, Mesnevi’sinde daha önce de ifade edildiği gibi, bazen fabl, (hayvanları, ağaçları vs konuşturma) şeklinde bazen de insanları, hayvanları ve tabiatı aktör olarak kullanarak ifade ettiği hikayesinde bazı hakikatleri ve sonundaki hikmeti, alınması gerekli dersleri anlatıyor. İşte Mesnevi’nin uzun sayılabilir hikayelerinden birisi de; Davut A.S. zamanında bir adamın ulu Allah’a ısrarla, “bana eziyetsiz, meşakkatsiz ama helal bir rızık ver” diye dua etmesini hikaye ediyor.
Hikayenin başı samimi dua ile başlıyor. Bir zulmün cezası ile sonuçlanıyor. Hikayeyi okumadan, sonunun ne olacağı kestirilemeyen ilginç bir olayı hikaye ediyor. Hikayenin anlatımında bazı İslami esaslar, hususlar ifade ediliyor. Sonunda da işlenen ve gizlenen bir cinayetin ortaya çıkması ve katilin cezalandırılması ile hikaye son buluyor. İbretle okuyalım:
Davut Peygamber A.S. zamanında bir adam vardı. Gizli ve açık her akıllının ve ahmağın yanında, “yarabbi, bana zahmetsiz ve eziyetsiz bir zenginlik ver” diye yıllar yılı dua eder dururdu.
Tembelliğinin sebebi olarak ulu Allah’ı gösterir, ama duasını da ona yürekten yapardı. Yani “Rabbim beni isteksiz, zayıf yarattın, eşek katırın yükünü çekemez. Madem ki benim kaderim tembellik, beni çalışmadan besle” derdi. “Ben tembelim ama senin cömertlik ağacının gölgesindeyim.”
“Bu dünyada kimin ayağı varsa gider rızkını bulur. Ya ayağı olmayanın, yani çalışacak hali olmayana sen acı, yağmur yağdırırsın, kainatı sularsın, yani suyu toprağın ayağına götürürsün. Yarab, benim çalışmam sana olan içten duamdır. Senin cömertliğin rüzgara, buluta, yağmura can verirken beni unutamaz” derdi.
Yeryüzünün ayağı yok, yağmura suya gidemez, su ona geliyor.
Süt çocuklarının eli ayağı var ama, yok hükmündedir. Daha yürüyemediği için anası ona süt verir. Daha böyle binlerce örnek var ki, rızıkları onların ayağına gelir. Kurt-kuş, hayvanat, haşarat, bitkiler hep buna örnektir.
O tembel adam bu duayı devamlı yapardı. Bu durumu ile tembel duacı halkın diline düşmüştü. Kimisi budala, kimisi aptal, kimisi deli, kimisi tembelliğini örtmek için kimisi de ahmak diyordu. Rızık elde etmenin yolu yorulmaktır. Allah her isteyene bir istek ve sanat vermiştir, onu kullanır. Bu adam ya esrar içti, sarhoş veya divane diyorlardı.
Bu durumun haberi devrin peygamberi Davut AS.e ulaştı. Davut A.S. Beni İsrail peygamberlerindendir. Mescidi Aksa’yı yaptıran Süleyman A.S.nin babasıdır. Sesine dağlar taşlar, hayvanlar, özellikle kuşlar hayrandılar. İnsanlardan dinleyenleri etkileyip bayıltıcı bir ses güzelliğine sahipti. Hz. İsa’dan 1086, Hz. Muhammed SAV.den tahminen 1700 sene önce yaşamış bir peygamberdir. Yahudiler Davut’u padişah bilirler, halbuki o Allah’ın nebilerindendir. Zırh yapıp satar, onunla geçinirdi. Kızgın demiri eli ile çekiçsiz dövermiş. Tembel adamın durumuna muttali olan Davut A.S. “Ey dua eden ve çalışmadan rızık isteyen kişi, bak ben Allah’ın nebisiyim. Kızgın demiri çekiç kullanmadan elimi çekiç yapıp demir dövüp onu zırh yapıp satıyor ve onun kazancı ile geçiniyorum. Hem kendini rezil, hem de dinimizi sadece duaya bağlı bir din gibi gösterip tembelliği öğütlüyorsun. Yani yanlış yapıyorsun” diye adamı öğütlüyormuş.
Tembel duacının hali öylesine topluma yayıldı ki, adam insanların oyuncağı oldu. Boş ambarda buğday olmaz, ahmak gibi sözlerle onu kınıyorlardı. Adam tembel ama bir şeyi hiç bırakmıyor, aralıksız ona ısrarla dua ediyordu ki o da içten dua. Derken zaman böyle geçiyorken, o tembel adam bir kuşluk vakti duasını yaparken, aniden bir öküz gelip kapıyı kırdı ve tembel duacının evinin içine girdi. SÜRECEK