OLUMSUZLUKLARIN KAYNAĞINDA TAŞ
YÜREKLİLİK, MERHAMETSİZLİK VARDIR

“Tavuk civcivini, inek danasını, dişi yavrusunu, Ulu Allah’ın sevgisinin yüzbinde, belki milyonda, belki de milyarda birinin canlılar arasında taksiminden kendisine isabet eden kadarı ile sever” buyurmuştur.
R.SAV. buradaki rakamsal ifadeler ulu Allah’ın sonsuz, engin merhametinin çokluğundan kinayedir. Yoksa Allah’ın merhametine kulun aklı hudut biçemez. Bütün insanlığın aklı cem olsa durum değişmez.
Hatırımda kaldığı kadarı ile R.SAV. bu mübarek sözlerini şöyle bir ortamda söylemiş: Bir savaşın sonunda kucağında süt emen yavrusu ile esir edilen bir esire hanım, elinden yavrusu alınınca saçını başını yolmuş. Deli divane olmuş, yavrusu için feryad ettiğini gören R.SAV.’in coşkulu merhametinden gözleri çeşme olmuş, emir buyurmuşlar, kadının çocuğu bulunmuş ve anasına teslim edilince, o deli divane olan kadıncağız hararetten taşan süte katılan bir damla soğuk suyun sütü rahatlattığı gibi kadıncağız sakinleşmiş. O zaman R.SAV, ey ümmeti ashabım, şu kadını görüyorsunuz, evladı için nasıl çırpınıyor. Bu kadını bu hale koyan onun ulu Allah’ın ölçülemeyen sonsuz merhamet okyanusunda kadına isabet eden bir katre, damla merhamettir. Bu kadın bir damla merhamet sahibi iken bu evladını ateşe atar mı? Elbette atamaz? Peki bu kadın ateşe atmaz da bu kadındaki merhametin trilyar daha çokluğuna sahip olan sonsuz rahmet, acıma sahibi olan kulunu yakar mı? Diye haykırmıştır. Ey insanlar, kendinize merhamet edin; Allah’ın sonsuz merhametine sığının. Ona koşun ve kurtulun diye sahabiye, insanlığa böylece haykırmıştır.
İşte İslam’da merhametin anlamı budur. Bir ayette yüce Allah, Hz. Muhammed SAV.e hitaben, “Nebii ibadi, enni gafurrahim” yani, Ey Muhammed SAV. Söyle kullarıma, ben sonsuz rahmet ve merhamet sahibiyim. Onlar rabbim Allah, nebim Muhammed SAV. derler ve Allah’a yönelirlerse onların tamamını affettim, buyurmuştur. Yarab, ne müthiş bir müjdedir bu, ne acıdır ki bu sonsuz rahmetten insanların çoğu gafildirler. “Efela tağgılün” Hiç akıl etmez misiniz, buyurur.
Yüce Allah kendindeki ulu sıfatların insanlarda da olmasını murat etmiş ve onlara da bu sıfatı ihsan etmiştir. Ne yazık ki, insanların çoğu bunun farkında değillerdir.
Dünyada olumsuzluk adına neler varsa, onların ana kaynaklarının başında acımasızlık, merhametsizlik, katılık, taş yüreklilik gelmektedir. Bir koyunu kurban etmek için yatırdığınızda ona acıyın, eziyet etmeyin, bıçağı ona göstermeyin, acı çekmeden acilen kesin diye emreden Hz. Muhammed SAV.in acıma hissinin kaynağı Hz. Allah’ın cc rahmet hazinesidir.
Merhamet; fazilet, olgun insan ahlakının başında gelir. Merhamet, ahlakın temelidir. Merhamet içgüdüsel duyguların kaynağıdır. Merhametin olduğu yerde ahlak, merhametin olmadığı yerde zulüm vardır. Merhamet öyle bir duygudur ki, merhametin karşısında dinli, dinsiz, ırk, mezhep, meşrep, akraba, yabancı, dost, düşman, müsavidir. Herkese hayvanlara, haşerata, habitata insanlara umumi uygulanan bir müşterek özelliktir.
Hz. Ömer R.A. R.SAV. gibi insanları dinli, dinsiz, Hıristiyan, Yahudi diye ayırım yapmadan aynı merhameti göstermiştir. “Merhamet insanlığın evsafı, sıfatıdır. Allah’ın sonsuz sıfatı ve ahlakın anasıdır” buyurmuştur.
Merhamet, ulu Allah’ın insanlığa verdiği en insani nimettir. Bu duygu sadece insana mahsus değildir. Hayvanlarda da vardır. Aç olmayan hiçbir vahşi hayvan kolay kolay insana saldırmaz. Veya koruması gereken önemsediği yiyeceği, yavrusu kendine eziyet etmek gibi durumların dışında genel olarak sakindirler. Birbirlerine özellikle yavrularına karşı sonsuz merhamete sahiptirler. Hayvanlara ait belgesellerde bu hususu görmek mümkündür. Bir de insanların kendi cinsleri dışında diğer yaratıklara karşı olan acıma hisleri de önemlidir.
SÜRECEK