MEVCUDATTA NE YARATILMIŞSA AYRI AYRI
GÖREVİ, BİR GAYEYE YÖNELİK İŞLEVİ VARDIR
Sabır, maddi ve manevi dertlerin en keskin ilacıdır. Hz. Eyyüp A.S. 13 sene bir tarafı üzerine yatmış, vah dememiş. Sabretmiş, şifa bulmuş. Eceli gelmeyen ölmez. Çıkmayan canda ümit vardır. Öyle ise, sabır bütün güçlüklerin anahtarıdır. Unutmayalım ki, Yusuf sabır ile kölelikten sultanlığa yükselmiş, Yakup sabır ile Yusuf’una kavuşmuştur.
Sabreden derviş muradına ermiş. Dostluktan, arkadaşlıktan kimsenin arkasından kötü konuşmanın afatından ve bunlara karşı tavrımızın ne olması gerektiğinden söz ettik.
YÜCE ALLAH KAİNATTAKİ HERŞEYİ
BİR AMACA YÖNELİK YARATMIŞTIR
(Boşyere yaratılmış hiçbir şey yoktur)
Yüce Allah’ın varlığının ve birliğinin kanıtlarından binlercesinden birisi de ulu Allah’ın kainattaki mevcuttan hiçbirisini sebepsiz değil, belli amaç ve amaçlar için yaratmış olmasıdır. Keşifler, icatlar, buluşlar ilerledikçe bu gerçek daha iyi anlaşılmakta ve anlaşılacaktır.
İbret nazarı ile kâinata bakıldığında bu incelikleri görmek her an mümkündür. Bir kitapta okumuştum, televizyonlarda da dinledim. Ağaçlar fotosentez yoluyla karbondioksitleri yok edip, yerine oksijen üretiyorlar. Fakat sessiz bir fabrika gibi çalışıyorlar. Bir ağacın yaprakları oksijeni üretirken, en sessiz durumdadırlar. Eğer sesli olarak çalışsalardı bir ağaç bir fabrika kadar ses çıkarırdı ki, o zaman milyonlarca ağacın çıkaracağı gürültü kâinatı, dünyayı yaşanmaz hale getirirdi ki, bu, dünyanın sonu olurdu.
Bu olaya benzer binlerce olay her an cereyan etmektedir. Ne acıdır ki, insanlar bunlara baktıkları halde işin özünü yüce yaratıcının kudretini görmemezlikten gelmektedirler. İşte acı olan budur. Aynı çiçekten tad alan iki arıdan birisinin emdiği bal olmakta, eşek arısının emdiği usare zehir olmaktadır. İneğin yediği süt, öküzün yediği dışkı olmaktadır. Denizin suyu tuzludur, ağıza alınmaz. Ne gariptir ki, o tuzlu suda yaşayan, yetişen balıkların etine tuz katmadan yenmemektedir. Yani denizin tuzu içinde yaşayan balıklara geçmemektedir. Bunları düşünmek gerekmez mi? Demek ki, mevcudatta ne yaratılmışsa hepsinin ayrı ayrı görevleri vardır. Abes-boş olarak hiçbir şey yaratılmamıştır. Canlı-cansız bütün varlıklar bir gayeye yönelik işlev yapmaktadırlar.
Ulu Allah Bakara Suresi 26. ayetinde, sivrisineği örnek gösteriyor. Kâfirler ve fasıklar kalben, ruhen maraz olanlar, Allah hiçbir örnek bulamadı da mı en ufak yaratık olan sivrisineği bize misal gösteriyor derler. Halbuki, ulu Allah sivrisineği örnek vermekle inkarcılara meydan okuyor. Acaba ufak gördüğünüz sivrisineğin bir kanadını bile olsun yaratabilir misiniz diyor. Aslında yüce Allah’ın sivrisineğin binde biri kadar olan canlı varlıkları da yarattığı, gökleri, yerleri de yarattığı meydandadır. Ulu Allah’ın güç ve kudretini simgeleyen bu olay müminlerin imanını güçlendirirken, kafirlerin küfrünü, fasıkların fıskını, facirlerin fucurunu artırmaktadır. Güçlü, kuvvetli ve kendisinden milyarlarca defa küçük olan sivrisinekle insanın başa çıkamadığı, ancak onu tutamadığı için ilaçla mücadele ettiği gerçeği de ortadadır.
Şöyle ki; insanoğlunun acizliğini, hiçliğini, aslında zayıf yaratıldığını kanıtlayan olaylardan biri de bir sineğe gücünün yetmeyişidir. Zalim hükümdarlardan birisi, mağrur, gururlu, kibirli kalabalık bir topluluğa hitap ederken, konuşmanın en heyecanlı anında bir kara sinek hükümdarın yüzüne konuyor. Sineği hükümdar eli ile kovuyor, sinek tekrar konuyor. Sinek inatçı bir türlü defedemiyor. Hükümdarın çevresi seferber oluyor ama bir sineği tutamıyorlar. Sineğin elinden aciz kalıyor.
SÜRECEK