Tam 52 yıl geçti aradan. O gün doğanlar bugün 52 yaşında...
Ama bugünlerin geleceğinin belirlendiği, milli siyasetlerin kırıldığı, idam sehpalarının unutulmadığı bir gündür 12 Mart.
Ünlü İngiliz devlet adamı Başbakan Winston Churchill der ki, “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz.”
Bu nedenle o günleri hatırlamak ve de özellikle bir kez daha hatırlatmak gerekti.
Evet, 12 Mart bize iki önemli günü hatırlatır:
Yani 12 Mart 1921 ve 12 Mart 1971...
Biri İstiklal Marşı'nın kabul edildiği gündür, diğeri muhtıranın verildiği gün...
Biri silahların düşmana çevrildiği gündür, diğeri halka çevrildiği gün...
Biri emperyal işgale Anadolu'nun gürlediği gündür, diğeri emperyalizme başkaldıranların ezildiği gün...    
Ve de biri bağımsızlık seslerinin yükseldiği ve yükseltildiği gündür, diğeri bir kuşağın imha edildiği gün...
Oysaki o kuşak ülkesini satmamış, emperyalizme boyun eğmemişti.            
O kuşak “Kahrolsun Emperyalizm” demiş, “Bağımsız Türkiye” demişti.             
O kuşak “Amerikan Üslerine Hayır” demiş,  “NATO’ya hayır” demişti.            
Ve de “Emek En Yüce Değerdir” sözü dalgalanır, ülkede yükselen bir sosyal uyanış görünür olmuştu.
Elbette bu oluşum, bu sosyal uyanış, Türkiye’yi ileri karakol yapmak isteyen ABD ve yerli işbirlikçilerini rahatsız etmişti.
Ve bu oluşum, dönemin Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç tarafından “sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı” diye formüle edilmiş,  ardından 12 Mart Muhtırası’nın işareti verilmiş, düğmeye basılmıştı. 
*   *   *
Ama 12 Mart Muhtırası’nın arkasında bir başka önemli neden daha vardı.
Seydişehir Alüminyum Tesisleri, İskenderun Demir Çelik (İSDEMİR) ve Aliağa Rafinerisi gibi çok önemli tesisler, Rusya'ya yani o günkü adıyla SSCB'ne yaptırılmış, Sovyetlere yaklaşılır bir görüntü verilmişti.
Ve daha da önemlisi; ABD, Türkiye'de haşhaş ekiminin yasaklanmasını istemiş, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel buna direnmişti.    
Ama 12 Mart Muhtırası’nın güdümünde kurdurulan Nihat Erim hükümetiyle, haşhaş ekimi yasaklandı. Ancak 1974 yılında Ecevit'in Başbakan, Erbakan'ın Başbakan Yardımcısı olduğu CHP-MSP koalisyonu döneminde bu yasak kaldırıldı.
ABD ise hem haşhaş yasağının kaldırılması, hem de 1974'te başlatılan “Kıbrıs Barış Harekâtı” nedeniyle Türkiye'ye ambargo uyguladı.
Nitekim o dönemde başlatılan “Kıbrıs Barış Harekâtı”nda, Türkiye'ye en büyük silah yardımını Libya lideri Kaddafi yapmıştı. 
*   *   *
Evet, geçtiğimiz Cumartesi günü 12 Mart Muhtırası’nin 52’inci yıldönümü idi. 
Yani Türk siyasi tarihinin kırıldığı en kanlı dönemeçlerden biri olan 12 Mart’ın yıldönümü. 
12 Eylül darbesinin kapısını açan ve de 12 Eylül darbesiyle bugünkü Türkiye'nin kaderini belirleyen bir dönemeç idi 12 Mart.
Ve bu ülkenin kurucu değerlerini ayağa kaldırmak isteyen, milli duyguları yüksek bir kuşağın imha tarihi idi 12 Mart.
Ve de:
Özellikle Ortadoğu’nun ve genelde İslam Dünyası’nın kanlı savaşlara hapsedilişini o gün görebilen ve ABD’ye başkaldıran bir kuşağın…
 İkinci Dünya Savaşı’ından sonra ülke topraklarına adım adım yerleşen ABD ve NATO üslerine hayır diyen bir kuşağın…
15 Temmuz 2016 kanlı darbe kalkışmasında, bu ülkenin meclisini bombalayan uçaklara yakıt ikmali yapan İncirlik Üssü’ne, ta o günlerde hayır diyen bir kuşağın…
Ve Akdeniz’i ve de tüm Ortadoğu’yu kontrol altında tutan ABD’nin 6.filosuna ‘defol’ diyerek, bu ülkenin milli damarlarını ayağa kaldıran bir kuşağın…
İşte böyle bir kuşağın, yani 68 kuşağının imha edildiği gün idi 12 Mart. 
*   *   *
Özet olarak… 
“Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür” diye başlayan muhtıranın tanklarla çevrilmiş mecliste okunduğu…
61 anayasası üzerinde gerekli balans ayarının yapıldığı, sendikal hakların kısıtlandığı, TRT’nin özerkliğinin kaldırıldığı, üniversite özerkliğinin sınırlandırıldığı…
Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kurulduğu, toplumun üzerine yargının balyozunun indirildiği ve cezaevlerinin emekçi ve gençlerle doldurulduğu gündü 12 Mart.
Yani toplumsal uyanışa ağır bir darbenin ve demokrasiye kanlı bir kelepçenin vurulduğu gündü 12 Mart.