1958 yılında ABD’de, bir öğretmen dergisinde, Alexander Calandra imzalı bir yazı yayımlanır:

Bir fizik hocası ile öğrencisi, sınav sorusuna verilen yanıt hakkında anlaşmazlığa düşerler ve tecrübeli öğretmen Calandra’nın hakemliğine başvururlar.

Soru şöyledir:
“Bir binanın yüksekliğini bir barometrenin yardımı ile nasıl bulursunuz?”

Öğrenci de bu soruyu; “Barometreye bir ip bağlar, binanın çatısından aşağı sarkıtır ve barometrenin yere değdiği noktada ipi ölçerim” şeklinde yanıtlamıştır.
Tabii ki öğretmenin beklediği yanıt bu olmasa da binanın yüksekliğinin bu yöntemle ölçülebilirliği de ortadadır.

Hakemlik görevini üstlenen Öğretmen Calandra, tartışmayı uzatmamak için söz konusu soruyu; beklenen ve istenen biçimiyle yanıtlamasını ister, öğrenciden.

Öğrenci bu kez:
“Ama tek bir yanıt yok ki, pek çok yöntem var” diye yanıtlar.

Hakem Öğretmen Calandra “Peki” der. “Düşünebildiğin kadar yanıt ver o zaman. Ama mümkünse yanıtlarının en az birinden fizik çalışmış olduğunu anlayalım.”

Öğrencinin ilk yanıtı şöyle olur:
“Barometreyi çatıdan aşağı bırakırsınız ve bir kronometre ile kaç salisede yere çarptığını hesaplayıp x=0.5*a*t^^2 formülü ile yüksekliği bulursunuz.”

Beklenen ve istenen yanıt bu olmasa da; yanıt, fizik bilgisi içermektedir.
Öğrenci yanıtlarını sıralamayı sürdürür:
“Güneşli bir günde barometreyi dik tutup gölgesini ölçersiniz ve sonra da binanın gölgesini ölçüp orantıyı barometrenin yüksekliği ile çarparsınız”
Bu yanıt da doğrudur.

Öğrencinin üçüncü yanıtı da şu olur: “Merdivenleri çıkarken duvar boyunca barometrenin yüksekliğini defalarca işaretleyerek çıkar; işaret sayısı ile barometrenin yüksekliğini çarparsınız”

Bu da doğrudur elbette ama dördüncü yanıt öğretmenlerin küçük dillerini yutmalarına neden olur; çünkü yanıttan öğrencinin fiziği çok iyi bildiği anlaşılmaktadır…
“Küçük bir ipe bağladığınız barometreyi önce yerde sonra da çatıda sallar ipin uzunluğu ve sallanma periyodları arasındaki farklarla Newton’un g katsayısını hesaplar iki g katsayısı arasındaki farktan binanın yüksekliğini hesaplayabileceğiniz oranı bulursunuz”

Söylenecek bir şey kalmamıştır, öğrencinin sınıfı geçtiği açıktır.
Öğrenci yarattığı etki ile gülümser ve der ki: “Ama bence yapılacak en doğru şey kapıcıya gidip barometreyi hediye edip karşılığında binanın yüksekliğini söylemesini istemekten ibarettir.”
Hep beraber gülmeye başlarlar.

Calandra hayranlıkla sorar öğrenciye:
“Peki, öğretmeninin senden beklediği yanıtı da biliyor musun?”
Öğrenci alaylı bakışlarla yanıtlar
“Evet, çatıda ve yerde hava basıncını ölçerek aradaki farktan hesaplamamız gerekiyor yazmamı bekliyordu”

Calandra merakla şu soruyu sorar: “A be çocuğum, madem istenilen yanıtı biliyordun, neden yazmadın da, bizi bu denli uğraştırdın? “

Öğrenci omuzlarını silkerek yanıtlar, bu soruyu…
“Çünkü dar kafalılıktan ve dar kafalardan bıktım!”

* * *

Yaşamı tek bilinmeyenli bir denklem gibi ele almak, altı boş, kulağa hoş sloganlarla konuşup, zamana göre kendini geliştirmeyen, saplantılı slogan hükümlere göre yaşamak ve mevzi alıp dayatmaya çalışma kolaycılığı; hiçbir kimseyi ve de hiçbir toplumu bir yere götürmez.
Öyle sorular vardır ki; o soruların tek değil, pek çok yanıtı vardır.