CHP'nin 34. olağan kurultayına damgasını vuran sözcük "değişim" oldu. Neredeyse bu sihirli sözcük, kurultayın başından sonuna kadar vurgulandı.

Merak ettik, bu sihirli sözcüğün anlamı nedir, bir bakalım dedik...

Değişim, var olan bir şeyi, bir uygulamayı, bir yapıyı ya da bir sistemi daha önce olduğundan farklı bir hale dönüştürmektir.

Değişim farklılaşmak, yeni yollar aramak, yeni çözümler aramaktır.

"Önceden savunulan değer ve ilkelerden bir ölçüde feragat etmek, yeni değer ve ilkeleri savunmaktır" değişim.

Siyasal anlamda ise, bugüne kadar bağlı olduğu değerlerden farklı değerleri savunmaktır. Siyasi bakışını değiştirmektir.

Kısaca değişim eski bakış ve anlayışını bırakıp kendini yenilemektir. Ama bu yenilenmek ileriye doğru da olabilmekte, geriye doğru da olabilmektedir.

Örneğin AKP'nin, içinden geldiği siyasetin temel görüşü olan "milli görüş" gömleğini çıkardığını söylemesi, liberal ekonomiyi savunur olması, bir değişimdir. Hıristiyan kulübü diyerek koyu bir Batı karşıtlığını savunurken şimdi daha da Batıcı olması bir değişimdir.

Değişim güzel bir sözcüktür. Hitap ettiğiniz kitleye çok büyük ve de önemli şeyler söylenmiş gibi gelir. Kurultayda adeta sihirli bir sözcük gibi kullanılmıştır. Ama değişim, ne Alaattin'in lambasıdır, ne de Musa'nın asası...

Peki, CHP'deki değişimi nasıl okumak gerekir? Ya da Sayın Kılıçdaroğlu değişimle neyi anlatmaktadır?

Öncelikle CHP'nin bir değişime ihtiyacı yok mudur? Elbette vardır.

Dünyada, bölgemizde ve de ülkemizde yeni oluşumlar olurken alışılmış siyasetlerle cevap verilemiyorsa elbette değişim bir ihtiyaçtır. Ama bu değişimin biraz açıklanmaya da ihtiyacı vardır.

Eğer değişim sözüyle bugüne kadar partiyi iktidara taşıyamayan, büyütemeyen kadroların değiştirilmesi ifade ediliyorsa, bu değişim değil parti kadrolarının yenilenmesidir.

Eğer bugüne kadar savunduğumuz değerler ve siyasi bakış açımız bizi iktidara taşıyamıyor; siyasal, sosyal ve ekonomideki bakışlarımızı değiştireceğiz deniliyorsa, işte bu bir değişimdir. Ama bunun da gerekçelerinin yeteri kadar açıklanmaya ihtiyacı vardır.

Bugün CHP'nin bayrağında bulunan altı ok (devletçilik, milliyetçilik, laiklik, cumhuriyetçilik, halkçılık) partinin temel felsefesini ve siyasal bakışını oluşturmaktadır.

Eğer deniliyorsa ki, savunduğumuz laiklik bizi halkla buluşturamıyor, bu laiklik anlayışımızı gözden geçireceğiz.

Eğer deniliyorsa ki, savunduğumuz devletçilik anlayışı bugüne cevap veremiyor, devletçilik anlayışımızı gözden geçireceğiz.

Eğer deniliyorsa ki, liberal siyasetleri, liberal ekonomiyi, piyasa ekonomisini, özelleştirmeyi ve özel sektörcü bir anlayışı göz önüne alacağız.

İşte bu bir değişimdir. Elbette bu değişimin tüm gerekçelerini halka anlatabilmek gerekecektir. Ancak bu değişimin Kemalist ilkelerden sapma olarak da algılanacağı bilinmelidir.

Kurultayda özelikle anti-emperyalizm ve tam bağımsızlık vurgusu da yapılmıştır.

Bugün Türk ordusu NATO'ya bağlıdır. Ülkemiz NATO ve ABD üsleriyle, tesisleriyle doludur. Askeri stratejimiz NATO endekslidir.

Bugün Türkiye ekonomisi, küresel sermayenin kontrolündedir. Ülkemiz ekonomi politikalarını, büyük ölçüde küresel sermaye kurumları belirlemektedir.

Eğer denilebilecekse NATO'ya hayır, eğer denilebilecekse küresel sermayeye hayır, işte bu bir değişimdir. İşte bu değişim, anti-emperyalist bir tavırdır.

Statükoya hayır denilebilecekse,

Eğer Kemalizm'i, bu günün Türkiye'sini ve dünyasını yeniden yorumlayabilecek bir zenginliğe kavuşturacağız denilebilecekse,

Varlığını, ancak Atatürk'ün partisiyiz diyerek duyurmaya çalışan bir anlayış terk edilecekse,

Cumhuriyeti kuran partiyiz gibi (sanki diğerleri dağda piknik yapıyordu!) hamaset edebiyatı bırakılacaksa,

İşte bu bir değişimdir.

Batıdaki Sosyal Demokrat Partiler gibi bir sınıf kavgası geçmişi yoktur CHP'nin. Eğer Batıdaki gibi Sosyal Demokrat bir kimlik kazandırılacaksa, sosyalist soldan gelen rüzgârlara da kapısını açık tutabilecekse, işte bu bir değişimdir.

Henüz içinin dolgu maddeleri belli olmasa da, en azından değişimin gerekliliğini duymak "Sosyal Demokrat" siyaset için önemli bir olgudur. Bu olgu bugün Kılıçdaroğlu ile dillendirilmiştir.

Partinin ana eksenlerini bir zaafa uğratmadan, tüm teşkilata mal edilmiş bir değişim rüzgârıyla iktidara yürüyen bir Sosyal Demokrat hareket, artık bu ülkenin bir ihtiyacı olmuştur.

Bulunduğumuz coğrafya parçalanıp, bölünürken; ülke şartları giderek ağırlaşırken, ülkenin bölünebilme tehlikesi de her an gündemdeyken, bu ihtiyaç daha da bir önem kazanmıştır.