ÇOK eski yıllarda, krallıkla idare edilen bir ülke varmış.

Ama bu ülkede, hukuk da varmış…

Adalet de varmış…

Çünkü yargıç gibi yargıçları varmış…

Bu ülkenin törelerine göre; her insanın ölümü, çan çalınarak duyurulurmuş.

Bir gariban öldüğünde bir kez, eşraftan biri ölürse iki kez, büyük bir devlet adamı ölürse üç kez çalınırmış…

Kral ölürse de dört kez çalınırmış dev çan.

* * *

Gel zaman git zaman; o ülkede bir olay olmuş, iş mahkemeye intikal etmiş.

Davanın sanığı olarak mahkeme huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini; değil tüm ülke halkı, deyim yerindeyse sağır sultan bile bilmekteymiş.

O nedenle ülke halkı, bu davaya, bir formalite yargılaması olarak bakıyor; sanığın, eninde sonunda aklanacağı inancıyla, davayı umursamıyormuş.

Ancak, sonuçta sürpriz bir karar çıkmış, sanık para cezasına mahkûm olmuş.

Yargıç sanığa sormuş;

- Bir diyeceğin var mı?

Sanık, “Hayır” demiş, “Hiçbir diyeceğim yok...”

Mahkeme bitmiş, izleyiciler endişeli bir ruh haliyle mahkemeden ayrılmışlar..

... ...

Bir süre sonra o dev çanın sesi duyulmuş.

“Acaba kim öldü?” diye sormuş herkes birbirine, kimse bilememiş…

Çan ikinci kez çalmış; “Eşraftan biri öldü herhalde…” demişler.

Çan üçüncü kez çalmış.

İnsanlar, “Hımmmm… demek devlet büyüklerimizden bir öldü…” demişler.

Ancak onlar böyle düşünürken; yeri göğü inletircesine, dördüncü kez çalmış çan.

Halk paniklemiş; “Eyvah!” demişler, “Kralımız öldü…”

İnsanlar, “Kralımız öldü” diye dövünürken; çan, beşinci kez çalmaya başlamış.

Halk, şaşkın, birbirlerine bakakalmışlar.

Böyle bir şey ne görülmüş, ne duyulmuş.

Herkes şaşkın, anlamsız gözlerle birbirine bakıp dururken; beşinci kez çalan çanın sesi yankılandıkça yankılanıyormuş kentin semalarında... sonra kesilmiş sesler.

Çan sesinin yerini, insanların uğultusu almış.

İnsanlar daha çok paniklemişler.

Herkes, beşinci kez çalan çanın nedenini öğrenmek için, çanın bulunduğu yere doğru koşuşturmaya başlamış.

Bir de bakmışlar ki, çanı, çan görevlisi değil, mahkemenin az önce haksız yere mahkûm ettiği adam çalıyor.

Sormuşlar; “Neden çanı beş kez çaldın, kralımızdan daha büyük birisi mi öldü?”

Aldıkları yanıt şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar da anlamlı olmuş.

“Evet!...” demiş, çanı çalan adam, “Adalet öldü!…”

* * *

Böyle bir çanımız olsa, o çanı çalan ben olmak isterdim.

Beş kere, on kere de değil.

Hiç durmamacasına çalmak isterdim.

Hem çalar, hem bağırırdım.

Hak öldü, hukuk öldü, adalet öldü.

Ve…

Ve beraberinde, nice nice değerlerimiz öldü.

Ölmeye de devam ediyor…

Yazarın özel notu: Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman, asla olmamalıdır!..

Elie Wiesel (Nobel Barış Ödülü Sahibi)