Önceki gün de yazdım; (öyle olmasını isteyen) Batılı Yayılmacı Güçlerin savladığı gibi; biz, 1071 Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’ya ayak basmadık.

On bin yıldır bu coğrafyadayız biz.

ON – BİN – YIL…

Dile kolay, On bin yıldır bu coğrafyada yaşıyoruz.

Anadolu toprakları da en az Orta Asya kadar ana yurdumuzdur.

Bu gerçek, bugünlerimizin olduğu kadar yarınlarımızın da en önemli güvencesidir.

Bu gerçeğe dört elle sarılmak, her platformda bu gerçeği dillendirip, savunmak; bu savunmaya da; öncelikle ve öncelikle kendi tarih kitaplarımızdaki, “Anadolu’ya, 1071 tarihinde ayak bastık” yanlışını (bir an önce) düzelterek başlamak durumundayız.

Ancak şu bizim,  umursamaz, ihmalkâr ve vurdumduymaz hastalığımız var ya; işte o hastalığımız burada da ortaya çıkıyor; “Öyle yazsa ne oluuur, böyle yazsa ne oluuur…” deyip, geçiştiriyoruz.

Sonuçta?

Sonuçta ne bir çaba, ne bir gayret; her şeyi, her zaman ve her konuda olduğu gibi oluruna bırakıyoruz..

Batılı kaynaklar tarafından dikte ettirilerek yazdırılan tarih kitaplarımız, Batılı çıkar odaklarının istediği şekilde duruyor.

Neymiş efendim,  “Anadolu’ya 1071 Malazgirt Zaferi’yle girmişiz.!”

Hayır efendim, biz Türkler On bin yıldır bu coğrafyadayız. 1071’de Anadolu’ya giren sadece ve sadece Türklerin (sonradan Selçuklu adını alan) Horasan koludur…

Yayılmacı güçler, Osmanlı’yı (şimdi de Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni) bu coğrafyadan çıkarıp, bu topraklara yerleşme hayaliyle, “1071 tarihini” kullandı ve kullanıyor.

Biz de bu vurdumduymaz hastalığımızla, o güçlere çanak tutuyoruz.

*    *    *

Bizim siyasetçilerimizin(!), bizim yöneticilerimizin(!) ve de bizim bilim insanlarımızın(!) yapmadığını, yapamadığını; dünyanın ta öte yanından gelip, burada kazı çalışmaları yapan yabancı bilim insanları yapıyor.

Avusturya Devlet Onur Nişanı Sahibi Prof. Dr. Erich Feigl, ta 2005 Nisan’ında bu gerçeği dillendiriyor.

“Sizler o bilinen tarihte, Anadolu’da zaten var idiniz. Sadece Çatalhöyük’teki arkeolojik bulgular bile sizlerin, 10.000 yıldan çok daha uzun bir süredir bu topraklarda bulunduğunuzu kanıtlamaktadır. Tarih kitaplarınızı bir an önce düzeltin… Halkınızı doğru bilgilendirin…” uyarısını yapıyor.

*    *    *

Yeri gelmişken şunları da dillendirelim; bizim resmi tarihimizin büyük bir kısmı;  Batı’nın,  kendi çıkarları doğrultusunda düzenleyip(!), dayattığı bilgilerden oluşur.

Bu bilgilerin(!) pek çoğu da doğru değildir.

Anadolu’nun dip kültürünü oluşturan Türklerin, değil on bin, on dört bin yıldan beri bu topraklarda olduğunu söyleyen kaynaklar da var.

Bu kaynaklara göre Rus ve Fransız araştırmacılar, Urallardaki Şölgentaş Mağaralarında buldukları yazıtlarda,  bu bölgede yaşayan Türklerin, M.Ö 14.000’li yıllarda yazıyı bulduklarını saptamıştır.

Bu araştırmacıların saptadığı bir başka husus da Türklerin Ural Dağlarını yeğlemelerinin nedeni, bu bölgenin zengin maden yataklarına sahip olmasıdır.

Bu ve diğer bölgelerden Avrupa’ya geçen  atalarımız, Etrüsklerde olduğu gibi Avusturya’dan İtalya’ya geçerken de maden yönüyle zengin bölgeleri tercih etmişlerdir.

Bu durum atalarımızın o madenleri işleyip, değerlendirebilecek kültüre eriştiğinin kanıtıdır.

*    *    *

Bu noktada, “Biz Anadolu’nun on bin yıldan da çok daha öncelerinden beri sahibi isek; o zaman, bu topraklarda sahiplik iddia eden diğer halklar, bu coğrafyaya ne zaman geldi?” sorusu akla gelebilir.

Aynı kaynaklar, biz Türkler dışındaki halkların M.S 46 yılında Anadolu’ya geldiklerini söylerler.

Yani?

Yani Türklerden yaklaşık on bir bin yıl sonra.

Sonuç?

Sonuç, Anadolu coğrafyası en az on bin yıldan bu yana Türk Yurdudur.

Nokta.