Yurdum cumhurundan söz ederken, Doğrucu Davut duygularımı frenleyemiyorum. Düşüncelerim bir bir dökülüveriyor kalemimden ve de dilimden…

Sonra da üzülüyorum; “sana ne” diyorum; “Sana ne!… Niye çekiyorsun şimşekleri üzerine?”

Ama öyle şeyler oluyor, öyle şeylere tanık oluyorum ki; kendimi yine bir anda, klavyenin başında buluyorum.

“Yaz” diyor gizli bir güç; “Yaz ve vur, yüzüne yüzüne… Sen busun… de. Bir parça onuru, gururu olan belki düzelir…”

* * *

Tayyip Bey, Zonguldak Mitinginde sallıyor.

“Karaelmas Üniversitesi’ni kim kurdu? 2007 yılında biz kurduk onu, biiizzzz… Eskiden Zonguldak’ta üniversite mi vardı?”

Meydanları dolduran Zonguldaklı cumhur da bağırıyor; “Yoktuuuuu!!!!...”

Tayyip Bey zevkten dört köşe, tekrar soruyor; “Kim kurdu Kara Elmas Üniversitesini?”

Zonguldaklı Cumhur bağırıyor; “Sen kurduuuunn!!!... Seeennn!!!...”

* * *

Şimdi de ben soruyorum.

A benim Zonguldaklım; Karaelmas Üniversitesi ne zaman kuruldu?

1992 yılında.

Yani?

Yani, Tayyip Bey İktidarından 10 yıl önce…

E o zaman niye yalakalık yapıyorsunuz?

Niye utanmadan, sıkılmadan, her söyleneni şak şaklıyorsunuz?

Niye terk etmiyorsunuz, yalan dolan üzerine kurgulanmış o mitingi?

* * *

Ben artık siyasetçiye hiç kızmıyorum.

Siyasetçi, Türk tipi siyasetçilik(!) yapıyor çünkü…

Cumhura delleniyorum sadece.

Sadece ve sadece cumhura…

Cumhur böyle olunca, siyasetçi de böyle oluyor çünkü.

* * *

Neyse…

Biz yine devam edelim Tayyip Bey Mitingine…

Hitap ettiği cumhur tipini çok iyi tanıyan Tayyip Bey, sallamaya devam ediyor.

“Kim bu Haberal? Çete Sanığı… Yahu bu adam, Ecevit’in üzerine beton döküp öldürmek isteyen adam…”

Söylemin iğrençliğine bakar mısınız?

“Üzerine beton döküp…”

Kim söylüyor bunu?

21.yüzyıl Türkiye’sinin Başbakanı?

Kime söylüyor?

21. yüzyıl Türkiye’sinin cumhuruna…

Niye söylüyor?

Çünkü bu cumhur, bu tür yalanlardan, dolanlardan haz ediyor.

Çünkü yiyor bu yalanları…

Çünkü söylenen, anlatılan hiçbir şeyi, aklının, beyninin süzgecinden geçirmiyor…

Çünkü bu cumhur, aklını, beynini kullanmıyor…

* * *

Bu cumhur, iki meydan muharebesine komutanlık yapmış, orgeneral rütbesiyle Ordudan emekli olmuş İsmet İnönü’ye, kuş beyinli bir güruh tarafından yakıştırılan “asker kaçağı” yalanına bile inanmış bir cumhur çünkü.

Kimse abartmasın; o cumhur, bu cumhur işte.

Kabul etsek de bu, etmesek de bu…

İşimize gelse de bu, gelmese de bu…

Böyle cumhurun da elbet, böyle aydını(!), böyle bilim adamı(!), böyle din adamı(!), böyle siyasetçisi oluyor.

Onun için elle tutulur tarafımız yok.

Onun için her bir şeyimiz, her bir yanımız vıcık vıcık.

Çocuklar Duymasın dizisinde, bir Seyyar Tayyar tiplemesi var hani. Hani şu, kim ne söylerse; “Onu ilk ben keşfettim, ben buldum. Buluş o buluş… Sonra patladı gitti.” diyen Tayyar.

İşte o Tayyar gibi Tayyip Bey de; her söylediğini şak şaklayan cumhuru karşısında bulunca; aklına ne eserse; “Onu ben buldum… Patladı gitti…” deyip, attıkça atıyor.

21.yüzyılın cumhuru da şak şakladıkça şak şaklıyor.

Nasıl olsa, atmak da bedava, şak şaklamak da…