24 Ocak 2022 tarihinde “Öğrencilerin bu denli özgür olması..” başlığıyla yazmıştım. O yazıma (doğruysa eğer) pek çok veliden ve öğretmenden karşı görüş gelmiş.

Ve de öğrencilerden…

Biraz teknoloji özürlü olduğum için yeni ayırdına vardım..

O yazımda özetle; “Günümüz öğrencilerini izliyor ve üzülüyorum; ne saçları saç, ne başları baş, ne de kılık kıyafetleri, kıyafet… Dahası ellerinde sigara…

Ne zaman bu hale geldi bu çocuklar?

Ne zaman böyle oldular?

Niye bu hale geldiler ya da getirildiler?

Malum çevreler, bunun adına “özgürlük” diyor.

Batsın böyle özgürlük.

Bunun adı özgürlük de olsa; özgürlüğün bu boyutu fazla değil mi?

Ne oldu şimdi, kılık kıyafet özgür bırakılınca, saç sakal fora edilince; eğitimin kalitesi mi yükseldi.

Ya da algılama yeteneğini mi arttı öğrencilerin? Zekâları mı açıldı?”

Demiştim.

Vay sen misin bunları yazan ya da diyen!

Yorum adı altında neler yazılmış, neler…

… …

Yok bizim dönemimiz yokluğun doğurduğu ilkellik dönemiymiş de, o nedenle ilkel giysiler giyiniyormuşuz da….

Oysa günümüz kuşağı çağdaş bir çağda yaşadığı için çağdaş giyiniyormuş da…

Yok beni, onların saçları, başları da ne ilgilendirirmiş de …

Ben hangi çağda yaşıyormuşum da…

Giysinin disiplini mi olurmuş da…

Ben askeri okullarla, sivil okulları birbirine karıştırıyormuşum da…

Bizim kuşağımız, çağ dışı disiplin nedeniyle, ezik, pısırık ve kompleksli yetişmiş de… Ben o kompleksle, günümüz öğrencilerinin kılığına, kıyafetine, saçına, başına karşı çıkıyormuşum da…

Ve daha buna benzer neler neler…

Pek inanmadım ama bu zırva eleştirileri gönderenler arasında, “öğretmen” olduğunu, “anne, baba” olduğunu söyleyenler var.

* * *

Bu eleştiri(!) sahipleri hiç beklemesin.

Yanıt vermeyeceğim onlara.

Kaba kuvvet kullanmadan dillendirilen her fikre, her görüşe (isimler sahte de olsa) saygım var çünkü.

Onların fikri öyle olabilir, bu konudaki benim fikrim de; 24 Ocak 2022 tarihli yazımda, dillendirdiklerim gibi.

Üzerine basa basa yineliyorum; “Disiplin olmadan öğretim olmaz da, eğitim hiç olmaz. Kaliteli ve kalıcı bir eğitim, ancak ve ancak disipline edilmiş kurallar çerçevesine olur. Disiplin de kılık kıyafetle başlar.

Biz böyle gördük, böyle eğitildik..

… …

Sadece bizim dönemimiz değil; bizden önceki dönem de böyleymiş. Bakın size (bizden önceki yılların) 1930’lu yılların eğitimi anlayışından söz edeyim.

Bir yerde görmüş, arşivime almıştım.

Deniyor ki 1930’lu yılların eğitimsel telkin ve öğütlerinde;

* Oku. Bulduğun ne varsa oku ve bilgilen.

* Hitabet becerini ve yeteneğini geliştir.

* Sana verilen ödev ve görevleri en iyi şekilde öğren, en iyi şekilde yap.

* Bilmediğini, aklının ve mantığının kabul etmediği konuları sorarak, araştırarak öğrenmekten çekinme.

* Kendini disipline et. Eğitimin ilk koşulu disiplindir.

* Senden beklenen disiplinli tavır ve davranışlardan rahatsız olma; ve bu tür beklentilere saygı göster. Unutma ki, disiplin kuralları, seni, uygarlık toplumuna katılmaya hazırlayan kurallardır.

* Sana okul dışında verilen, dayatılan her bilgiyi hemen kabullenme. Bilimsel ve akılcı olup olmadığın araştır, düşün ve tart. Aklının süzgecinden geçir. Bilmediğini, sorup soruşturmaktan çekinme.

* Tembellik, asalaklık yapma. Üret, üretime katıl. Ülkemizin buna çok büyük gereksinimi var.

* Bayrağının değerini aklından çıkarma ve onu yere düşürme. O bayrağın rengini, sana özgür ve bağımsız bir ülke sunmak için atalarının döktükleri kanın renginden aldığını, unutma.

* Parayla, emekle yapılabilecek şeyleri, parasız, emeksiz yapmaya kalkışma.

* Muhtaç olsan da kimseye belli etme. Kendini acındırma.

* Tutumlu ol.

* Kimseden öteberi isteme. Muhtaç olsan da belli etme. Gururunu ve onuru her şeyin üstünde tut.

* Kendine iyi bak. Sağlığına özen göster.

* Yaşamın boyunca sigara kullanma. Kullanan yakınlarını da “kullanmaması” için mücadele ver.

* * *

Evet, 1930’lu yıllarda öğrencilere yapılan telkinler böyle.

Şimdi sorum şu; Eğitimde ileri mi gidiyoruz yoksa geri mi?

Karar verin.