Hani bir fıkra var ya; Adamın yemediği herze kalmamış. Cinayet, tecavüz, soygun, dolandırıcılık, gasp… ne ararsan var.
Yakalayıp, atmışlar içeri adamı.
Adam bas bas bağırıyor; “Avukatım da avukatım… Avukatımı isterim…”
Görevliler diyor ki; “Ülen yemediğin halt kalmadı. Hepsi belgeli, hepsi kanıtlı. Avukat gelse ne yapacak ki?”
Pişkin pişkin sırıtıyor bizimki, diyor ki; “Ben de onu merak ediyorum işte…”
* * *
Ben de böyle bir duygu içinde; Diyarbakır Hava Üssü’nden, bayrak indirme olayından sonra, Bay Başbakan, grup toplantısında ne diyecek, AKP’li milletvekilleri ve izleyicileri nasıl bir tavır takınacak merakıyla, AKP’nin grup toplantısını izliyorum.
Atlatılması mümkün olmayan nice vartaları atlatan Bay Başbakan, (bu defa da) son derece rahat, esip gürlüyor kürsüde.
“Askerin, polisin bahanesi olamaz; o bayrağı indireni, sen de indireceksin!...” diyor.
“Herhalde Ankara’dan gidip, ben indirmeyeceğim…” diyor.
Daha bu sözler ağzında kurumadan, az önce söyledikleriyle taban tabana zıt, gerçek düşüncesini dışa vuruyor; “Eğer o hain orada vurulsaydı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu karışacaktı…” Yani?
Yani,” iyi ki vurulmadı” demeye getiriyor.
… …
Bu sözlerin ardından, bindirilmiş kıtalar anında alkışa ve tezahürata başlıyor.
Yıkıyorlar ortalığı…
Sanırsınız ki; Kürt Sorunu çözüldü
Sanırsınız ki, Musul, Kerkük fethedildi.
… …
Şöyle büyüksün, böyle büyüksün sloganları ayyuka çıkıyor.
İzlerken, “Vah benim Türkiye’m…” dedim, “Kimlerin eline kaldın..”
* * *
Yahu canım kardeşlerim, güzel kardeşlerim; ülke bölünmenin, parçalanmanın eşiğinde; sizler, hâlâ üç maymunu oynuyor, görmezden, bilmezden, duymazdan geliyorsunuz.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde sanal bir Kürt Devletinin temelleri atıldı.
Sizler hâlâ ver ediyorsunuz alkışı, ver ediyorsunuz coşkuyu…
Yahu bir defa da görün gerçekleri, görün yanlışınızı, kabul edin hatanızı.
* * *
Bay Başbakanın koltuk sevdası uğruna, açıla saçıla buralara geldik.
Ceketin düğmeleri baştan yanlış iliklendi, o yanlış da ülkeyi bugünlere getirdi.
“Kırmızıçizgiler” işin başında belirlenmediği, konuşulmadığı için ölü doğdu bu proje.
Adamlar sanıyor ki ne istersek, verecekler.
* * *
Yanlış, yanlışı doğuruyor.
Sizler de yanlışlara alkış tutuyorsunuz.
1999 yılında, pes etmişti bu PKK.
2000 ve 2001 yıllarında şehit sayımız sıfırdı.
Her şey (ve de şehitler) AKP’nin iktidara gelmesiyle başladı.
Bu sorun böyle çözülmez, çözülemez.
Adamlar, “biz kalekol, karakol istemezük” diyor.
Böyle bir şey olabilir mi?
Bay Başbakan çıkıp da; “Aynı karakollar, aynı teşkilatlar Batı’da da var. Madem barış istiyorsunuz, madem iyi niyetlisiniz, madem bu ülkenin bölünüp, parçalanmasını istemiyorsunuz; bu kalekolların, bu karakolların size ne zararı var? Bunlar, sizin ve ülkemizin güvenliği ve huzuru için…” diyemiyor mu?
Ya da niye demiyor, niye diyemiyor.
Niye dillendirilmiyor bu düşünceler?
Ne konuşuluyor kapalı kapılar ardında?
Ödün, ödün de nereye kadar ödün?
Alkış tutmadan önce siz de bir düşünün, siz de bir sorun, sorgulayın be kardeşim.
Hiç değilse bir defa olsun kabul edin hatanızı…