Evet, 31 Mart 2019 yerel seçimleri yaklaşmakta ve de bugün hızlı bir siyasal hazırlık yapılmakta...

Seçimi kazanabilmek için olabilecek ittifaklar, seçimi kazanmak için yoğun pazarlıklar yapılmakta...

Ve de öyle ki, belediye başkanlığını kazanabilmek için siyasi kimliklerden ödünler verilmekte, siyasi ilkelerden uzaklaşılmakta...

Evet, bugün görünen siyasi harita bu...

Bu nedenle, öncelikle Türkiye'deki belediyeciliğin tarihine kısaca bir bakmak gerekir.

* * *

Kuruluşundan 1850'li yıllara kadar Osmanlı devletinde bir belediye örgütlenmesi yoktur.

Bu hizmetler, genel olarak vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür. Kadılar ve birer esnaf kuruluşu olan loncalar da bu hizmetlerin hem yerine getirilmesinde hem de denetiminde önemli birer aktör olmuştur.

Batılı anlamda bir belediye teşkilatının ilk örgütlenmesi ise Tanzimat döneminde başlatılmıştır.

Tanzimat dönemi, "Tanzimat Fermanı" denilen ve 3 Kasım 1839 günü okunan Gülhane Hatt-ı Humayun'un ilanı ile başlayan ve 1876 yılına kadar olan bir dönemdir.

Yani bir ölçüde modernleşme ve yenileşmenin başladığı, bir ölçüde reformların başlatıldığı bir dönemdir.

Ve de batıdaki gelişmeler karşısında idari, hukuki, sosyal, kültürel ve her alanda zorunlu bir değişim ve dönüşüm sürecinin başlatılır olduğu bir dönemdir Tanzimat dönemi.

Elbette bu oluşumlarda batıdaki gelişmeler tetikleyici, bu gelişmeleri okuyabilen ve de batı kültürü almış kadroların zorlaması etkileyici, yer yer de belirleyici olmuştur.

* * *

Belediye kurumlarının oluşumu da bu değişim ve dönüşüm sürecinin önemli bir parçası olmuştur.

-Nitekim ilk uygulama 1860"lı yıllarda İstanbul'da başlatılmıştır.

-Ancak Belediye teşkilâtının ilk hukukî temelleri Birinci Meşrutiyet döneminde atılmış, ilk olarak da 5 Ekim 1877'de "Dersaadet ve Vilâyet Belediye Kanunu" çıkarılmıştır. (Dersaadet, Osmanlı döneminde İstanbul'un eski bir adıdır.)

-Ve de 1880"lerden itibaren şehir ve kasabalarda belediyeler oluşturulmaya başlanmıştır.

O dönemlerde belediyenin adı Şehremaneti, belediye başkanının adı Şehremini idi. Belediye başkanı ise meclis üyeleri arasından seçilerek atanmakta idi.

Belediye başkanının halk tarafından doğrudan seçilmesine ise 1963'te geçilmiştir.

* * *

Cumhuriyet, imparatorluktan 389 adet belediye idaresi devralmıştı.

Ve 3 Nisan 1930'da çıkarılan 1580 sayılı "Belediye Kanunu" ile de Şehremini ve Şehremaneti isimleri kaldırılmıştı.

1580 sayılı bu yasa Cumhuriyet dönemi belediyeciliğin ana iskeleti, belediyecilik anlayışının ve işlevinin ana esaslarının çerçevesi olmuştur. 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı yeni belediye yasasında da bu esaslar aynen korunmuştur.

1984 yılında büyükşehir belediyeciliğine geçiş başlatılmıştır. 1984 yılında çıkarılan 3030 sayılı "Büyükşehir Belediye Kanunu" ile 3 büyük ilde, yani İstanbul, Ankara ve İzmir'de büyükşehir belediyeciliği başlatılmıştır.

1986-1988 yılları arasında 5, 1993 yılında 8, büyükşehir sınırlarının tüm il sınırlarına genişletilmesi sonucu 2014 yılında 14 il daha eklenerek büyükşehir sayısı 30'a çıkarılmıştır.

* * *

Bugün, 2017 TUİK verilerine göre nüfusun yaklaşık % 78'i 30 büyükşehirde yaşamaktadır.

Ayrıca, 2017 yılında başlatılan bir çalışma ile de büyükşehir olma nüfusu, 700 binden 400 bine indirilerek içinde Çorum'un da bulunduğu 21 ille birlikte büyükşehir sayısının 51'e çıkarılması planlanmaktadır.

Büyükşehir belediyeciliğinde İl Genel Meclisi ve İl Özel İdaresi lağvedilerek Büyükşehir Belediye Meclisi o ilin en yetkili meclisi olmaktadır.

Yani diyebiliriz ki, büyükşehir belediyeleri halkın seçtiği yerel iktidarlar olmaktadır.

Ve de diyebiliriz ki bugün tüm belediyeler, sivil halkın temsil gücünün yansıyabildiği, demokrasinin tabandan gelişebildiği kurumlardır. Yani öyle olmalıdır.

Bu nedenle belediyeler önemlidir; hem belediye başkanı hem de belediye meclisine seçilecek kişilerin konumu daha da bir önemlidir.

Peki, nasıl bir belediye, nasıl bir belediye başkanı ve de nasıl bir belediye meclisi?