İktidarın başı ve diğer mensuplarınca yapılanlar, dayatılanlar, artık jet hızı ile uygulanıyor. Gündemin hızından başımız dönüyor, algılama yeteneğimizi kaybediyoruz, şaşkına dönüyoruz.
Birkaç sene önce olabileceğine hiç ihtimal vermediğimiz şeyler, çok rahatlıkla oluşturuluyor artık.
Ne muhalefet , ne de Sivil Toplum Kuruluşlarından önemli bir tepki de gelmiyor. Bu hız karşısında onlar da şoktalar herhalde !...
Şu birkaç ay içinde neler olmadı ki.
Başta eski Başbakan Erdoğan, 10 Ağustos’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Başbakan olarak seçime girip (dolayısı ile devletin tüm olanaklarını kullanıp), %51,8 oyla 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Böylece eski Başbakanımız bir kez daha aklattı kendini…
İktidarın seçim tarihi olarak ,kendilerine oy vermeyeceklerin çoğunun tatilde olduğu 10 Ağustos tarihini tespit etmeleri ve adayları olan Başbakanın, seçime Başbakan olarak katılmasını sağlamaları uyanıklığına karşı, muhalefetin herhangi bir engelleyici eyleme geçmemesi, onlar için ayrıca bir şanstı elbet.
12.Cumhurbaşkanının daha devir teslim töreni yapılmadan, eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Başbakan olarak ataması, bizim ülkemize has bir uygulama oldu kuşkusuz.
Yeni Başbakanımız da, acele, eski Başbakanın vesayeti altında, 2023’e kadar İslam Cumhuriyeti kurma hedeflerini, “Restorasyon uygulamaya devam edeceğiz” diyerek , pekiştirdi.
Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanının, AOÇ ‘deki 1000 odalı ve 1,1 milyar liraya malolan Başkanlık Sarayı ise aklı zorlayan ayrı bir olay. 22 milyon nüfusu açlık sınırında olan bir ülkede bu ne acımasızca harcama.
Ya ABD’de yeni düzenlenip gelen uçan sarayı. İstanbul’da kullanacağı ve hala restorasyonu devam eden sarayları da ayrı. Bu ne şatafat düşkünlüğüdür. Pes ki pes…Bunları tekrar tekrar seçenlere de.
Örtülü Ödenek harcamaları da ayrı bir skandal. Son 12 yılda , 7 milyar 300 milyon TL harcanırken, önceki 12 yılda, tüm Başbakanların toplam harcamaları 442,5 milyon TL . Devletin malı deniz zihniyeti…
Açılım Süreci diyerek , güney doğudaki illerde, PKK’lıların bayrağımızı indirmelerine, okullarımızı yakmalarına, Atatürk heykellerini yakıp yıkmalarına göz yummalar da, nerelere geldiğimizin acı göstergeleri değil mi?...
Son günlerin en önemli gündemi ise, IŞİD (Irak Şam İslam Devleti). Kendi mezhebinden (Sünni) olmayanların kafasını kesecek kadar acımasız olan ve vahşet uygulayan bu terör örgütünün, dünyaya saldığı korkuya karşın,Türkiye tarafından desteklendiği ( gerek silah ve malzeme yardımı, gerek hastanelerimizde tedavi edildikleri) iddiaları dış basında bile yankı yarattı.
Bu örgütün, Musul Konsolosluğumuzdaki 49 görevlimizi kaçırıp,100 gün sonra, hangi pazarlıkla bıraktıkları tartışma konusu olmaya devam etmekte. Tabii rehinelerin bırakılmalarını takiben ABD ‘ye, Birleşmiş Milletler toplantısına giden Cumhurbaşkanının,önceki ve sonraki söylemlerindeki büyük fark ve IŞİD’a karşı operasyon düzenleyecek koalisyon devletlerine katılma kararı da. BM toplantısında konuşurken salonun boşalması ise, Ülkemizin itibarının geldiği noktayı gösteriyordu.
Son haftaların en ilginç olaylarından biri de, Haziran-2013 Taksim Gezi Direnişinde etkin rol oynayan,Beşiktaş Kulübünün ÇARŞI grubu hakkında,Hükümete karşı darbeye (hangi silahla olduğu merak konusu) teşebbüsten, müebbetle yargılanmak üzere, dava açıldı.
Bir pes de buna denir herhalde…
Gerçekten aklımızı zorluyorlar…
En önemli atılımlarından birini de eğitimde yaptılar ve yapmaktalar. Orta okul ve lisede türbanı serbest bıraktılar. Nihayet ,9 yaşındaki kızları da özgürlüğüne kavuşturmuşlar , başlarını kapatarak!..Yakında ilk okul ve ana okuluna da özgürlük getirirler bu hızla artık!...Sırada karma eğitimi, kız erkek diye ayırmak var…
Özgürlük sözcüğünün anlamını da değiştirdiler…Ve halkı iyice geri zekalı yerine koyuyorlar.
Eğitimi hallaç pamuğu gibi attılar. 4+4+4 sistemi ile , dindar ve kindar gençlik yetiştireceğiz diye okulların nerede ise yarısından çoğunu İmam Hatip okullarına çevirdiler.Temel eğitimi İmam Hatip’leştirdiler.
Çocukların TEOG ( Temel Eğitimden Orta öğretime Geçiş) ile okullara yerleştirilmeleri ise tam bir fiyasko oldu. Çocukların çoğu, evinden 90-100 km uzaklıkta okullara yerleştirildi.
Tabii dindar gençlik için , okullara mescit yapımı şartı getirilmesi de ihmal edilmedi bu arada…
Fakat AİHM 16 Eylül’de, okullarda zorunlu din dersi okutulması şartını kaldırarak biraz canlarını sıktı…Uygulayacakları ise şüpheli…
“Bir Ulusu çökertmek istiyorsan, eğitimi ile oyna “ demişler.
Daha yazıya sığdıramayacağımız o kadar çok çarpıklıklar, uygarlık dışı uygulamalar, sözler var ki…
Bu yapılanlar karşısında, çağdışılığa karşı olanlar, laik Cumhuriyetçiler, o kadar şaşkın durumda ki, bazı köşe yazarlarından,sözlü, yazılı medya yayınlarından başka tepki yok. Ya da çok yetersiz.
“Dur bakalım daha ne olacak?..”diye bakıyorlar sanki.
Oysa ne olacağı belli. İran gibi, şeriatla yönetilen diğer Arap ülkelerinde ne oluyorsa, o olacak. Yani Ortaçağa döneceğiz. Ve onlar nasıl ki senelerdir AYDINLIĞA dönüş yapamıyorlarsa, biz de kolay kolay, Atatürk’ün bize sağladığı çağdaşlık yoluna dönemeyeceğiz, bu gidişle…
Görünen köy kılavuz ister mi?...
29 Eylül 2014