Kaybolmaya yüz tutmuş, kimliğini yitirmiş bir ülkeyi ayağa kaldıran; bir yandan Osmanlının borçlarını öderken, diğer yandan da 50’ye yakın fabrika kuran bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusuna; 19 yıllık AKP iktidarında yapılan vefasızlık ve saygısızlık tavan yaptı.

Tavan yapan aktöresizlikleri sayıp, sıralamayacağım; çünkü herkesin bilineni onlar…

Ben bugün sadece, bu iktidar döneminde tavan yapan NANKÖRLÜKTEN söz edeceğim.

İktidarın, tavan yapan aktöresizlikleri ve ilkesizlikleri bir yana, nankörlüğünün gelip dayandığı boyuta, dayanamaz hale geldim çünkü.

* * *

Eğitim düzeyi, ortalama “3,5 öğretim yılı” olan bir ülkenin bireyleriyiz.

Cehaletimizden kaynaklanan, zaaflarımız ve saplantılarımız var.

Bu durumumuzu çok iyi bilen ve çok iyi kullanan (aynı zamanda da malum çevrelerce kendisi de kullanılan) bir güruh tarafından, bitmek tükenmek bilmeyen algı operasyonlarıyla yönlendiriliyor ve yönetiliyoruz.

Bu güruh, Cumhuriyetten rövanş alma uğruna; zaman zaman Kurtuluş Savaşımızın önderlerinden ve ülkemizin kurucularından İsmet İnönü üzerinden; zaman zaman da direkt Mustafa Kemal üzerinden; Atatürk’e ve onun bin bir meşakkatle yeşerttiği çağdaş değerlere saldırıp, tüm çağdaş kazanımları tersyüz etmeye çalışıyor.

Amaç, Atatürk’ün izlerini silerek, ülkeyi tekrar Ortadoğu bataklığına itmek ve İslamlaştırma kılıfı adı altında, insanlarımızı Araplaştırmak.

O nedenle bu muhteremler, “Atatürk” adını ağızlarına almamak için olağanüstü çaba harcıyor. Çok sıkışırlarsa, “Gazi…” deyip, geçiştiriyorlar.

Ulu Önderin adı, taktiksel uydurma gerekçelerle, havalimanı gibi özel alanlardan, kurumsal binalardan, stadyumlardan, spor salonlarından silindi.

Heykelleri, resimleri kaldırılıyor ya da kaldırılmaya çalışılıyor.

* * *

Cumhuriyetten rövanş alma belirtileri ilk kez; çelenk sunumları, izne(!) ve kurallara(!) bağlanarak, dışa vuruldu

Yıllardır bunun beklentisi ve özlemiyle yanıp tutuşan yobaz kitle de; bu girişime; ulusal günlerde yapılan törenlerde, İstiklal Marşımız çalınırken ya da tören anında, önünden Türk Bayrağı geçerken ayağa kalkmama cüretini göstererek katkıda bulundu. (Hâlâ da bulunmaya devam ediliyor…)

… …

Meydanı boş bulan birileri, Kurtuluş Savaşımızın öncü zaferi, Çanakkale Zaferini saptırmaya başladı.

Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış Hüseyin Çelik Efendi çıktı; “Çanakkale’de bal gibi yenildik…” dedi.

Bir iktidar vekili(!) çıktı, “Mustafa Kemal, Çanakkale’de hiç olmadı ki…” dedi; ardından ekledi, “Çanakkale Savaşını, Peygamber Efendimiz ve evliyalar sayesinde kazandık...”

Bir milletvekili(!) çıktı; “Şehitlikler düzmecedir, bu topraklar Kurtuluş Savaşı mavaşı yaşamadı...” dedi.

Balıkesir Milletvekillerinden(!) bir hatun kişi çıktı, “Cumhuriyet reklam arasıydı…” dedi.

Hal böyle olunca, cemaat- hoca öyküsü hesabı, AKP İnebolu Gençlik Kolları Başkanı da çıktı; “Anıtkabir’i de yıkacağız, yakında…” diye kükredi!

… …

Mimar Eyüp Gökhan Özekin, Atatürk’ün ölüm yıldönümü 10 Kasımda, İktidara yalakalık için, bir gazeteye “Olmasaydı da olurduk…” gibi kin, nefret, ihanet ve nankörlük kokan bir ilan verdi; Uşak’ta AKP’den milletvekili adayı gösterildi.

… …

Adının başında “Prof. Dr.” unvanı taşıyan Cemil Koçak adlı muhterem, bir panelde; o yoklukta, o yoksullukta, o dağılmışlıkta, tüm Anadolu’yu yeniden örgütleyen, paramparça edilmiş Osmanlılının küllerinden çağdaş bir ülke yaratan Atatürk gibi bir lidere, “Atatürk, 10 kişiyi bile yönetemezdi…” dedi; o salondan alkış aldı!

… …

AKP’nin seçim şarkılarını hazırlayan Özhan Eren’in yönetmenliğini yaptığı; Ziraat Bankası, Halk Bankası, Avea ve Türk Hava Yolları tarafından akçalanan; SON MEKTUP filminde görüldü ki; Çanakkale savaşını Atatürk’ten koparma ve tarihi gerçekleri tersyüz etme adına, ne rezillik varsa sergilenmiş. Atatürk’ün adından tek bir yerde (o da belli belirsiz ) söz edildi…

… …

Antalya Şehit Çetin Çakmak Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı Harun K. (öğrencilerinin önünde) Atatürk resmine bakarak, “İndirin bu hainin resmini; hain hain bakıyor” deyip; resmi indirtti…

* * *

Ve yine gördük ve yaşadık ki; vali ve kaymakamların büyük bölümü, törenlerde, Atatürk’ten söz etmemek için özel bir çaba gösterir oldu.

Çanakkale Zaferinin ardından, camilerimizde okunan hutbelerde “Atatürk” adından söz edilmez oldu.

Öğretmen evlerinde, Atatürk’ü çağrıştıran şarkı ve türkülerin çalınmasına izin verilmiyor artık.

AKP İktidarı, nankörlüğü tavan yaptırdı çünkü.

Niye?

Niye bu kin, niye bu nefret?

Bu kadar mı vefasız, bu kadar mı nankörsünüz?

Her şey bir yana, Atatürk olmasaydı eğer; ne vatanımız olacaktı, ne dinimiz, ne kitabımız, ne ırzımız, ne namusumuz…

Siz, “babalarınızın kim olduğunu bilmenize sebep oldu diye mi…”, bu denli nefret ediyorsunuz Atatürk’ten?

Ve…

Ve şu gerçeğin tarafınızdan bilinmemesi mümkün değil ama biz yine de anımsatalım,

Şu an oturduğunuz koltuklar, işgal ettiğiniz makamlar var ya?

İşte oturduğunuz o koltukları, işgal ettiğiniz o makamları da Atatürk’e borçlusunuz.

Yazarın son sözü. Tarihin hiçbir yerinde, hiçbir sayfasında; “Atatürk, yanıldı / yanıltıldı ya da kandı / kandırıldı…” yazmaz…

Ama şunu yazar; “Atatürk olmasaydı, Anadolu Coğrafyası, Filistin’e döner, tek bir Türk sağ kalmaz; en büyük darbeyi de İslamiyet yerdi…”

Bilinsin istedim…