Dünkü yazımda, azgelişmiş ülkelerde diz boyu olan rezillikleri dillendirdim.

O rezillikler arasında da; yine diz boyu olan “nankörlük” ve “mış gibi yapma” densizliğini vurguladım.

AKP İktidarında, bu ülkenin kurucularına, bu ülke için varını yoğunu ortaya koyan bu ülkenin ulusal kahramanlarına dil uzatmak, çamur atmak, sallayıp, savurmak olağan hale geldi.

Bu tavrın adı, nankörlüktür.

Densizliktir.

Bu tür densizlikleri, gelişmiş ülkelerde göremezsiniz.

Örneğin, bir ABD’de; ABD’nin kurucularına ve kurucu değerlerine herhangi bir ABD’linin dil uzattığını gördünüz ya da duydunuz mu?

Ya da bir İngiliz’in, İngiltere’nin Kurucusu Kral Arthur’a veya Kraliçesi Elizabeth’e çamur attığına tanık oldunuz mu?

Ya da ne bileyim; bir Fransız’ın ya da Fransız bir siyasetçinin, Devlet Başkanı General de Gaulle’e kötü söz söylediğini, ona çamur attığını duydunuz mu?

Duyamaz ve de göremezsiniz.

Çünkü bu uluslar, uygar ve gelişmiş uluslardır.

Bu ve bunlar gibi gelişmiş uluslarda; kurucu liderlerine nankörlük yapanları yaşatmazlar, o an, oracıkta bitiriverirler siyasi kariyerlerini.

Nankörlük, az gelişmiş ülkelere özgü bir hastalıktır.

Biz de bu hastalığa, AKP iktidarıyla birlikte kapıldık.

AKP İktidarıyla birlikte, bu ülkenin kurucularına çamur atmak moda oldu.

Dahası prim yapar oldu.

17 yıldır bu devletin kurucusu Atatürk’e ve silah arkadaşı İsmet İnönü’ye, her fırsatta hakaret ediliyor; edenler de baş tacı ediliyor.

Bunun son örneği; “Ben Abdülhamit’in torunuyum diye ortaya çıkan, kendisine “sultan” denilmesini isteyen, yakın zamana kadar başı açık iken, işini gördürmek için tesettüre giren hatun(!) Nilhan Osmanoğlu…

Niye tesettüre giriyor bu hatun(!)?

Çünkü AKP’den beklentileri var.

Padişah dedesinin(!) tapulu mallarını(!) istiyor, Boğazdaki Suadası’nı istiyor… İstiyor, istiyor, istiyor…

Bunun için de “mış gibi yapıyor” Hatun(!)?...

AKP İktidarının gözüne girecek laflar ediyor.

İktidarın “ayyaş” dediği İnönü’ye o da “hırsız” diyor.

Çünkü bu ülke, azgelişmiş bir ülke; çünkü bu ülkede bu ülkenin kurucularına çamur atmak prim yapıyor.

Hal böyle olunca, O da; utanmadan, sıkılmadan rahat rahat uydurduğu senaryoyu anlatıyor.

Bakar mısınız hatun(!) kişinin uydurduğu yalanlara;

“…Osmanlı hanedanı sürgüne gönderildikten sonra, İsmet İnönü Fransa'ya geliyor, hanedan mensuplarını ziyaret ediyor. Abdülhamid'in kızlarından Şadiye Sultan'a uğruyor, bu olay basında yer almıyor… Şadiye Sultan, ‘biz ülkemize geri dönmek istiyoruz; bunun için de hiçbir şey talep etmeyeceğiz’ diyor.

İsmet İnönü ‘bunun bir bedeli var' deyince de; Şadiye Sultan, babası Abdülhamid Han’ın kendisine ve evladına bıraktığı bütün değerli mücevherleri çıkarıyor, İsmet İnönü'ye teslim ediyor... Sonra bir daha İsmet İnönü'den haber alamıyorlar…

Günün birinde bir Türkiye Gazetesini okurken; İsmet İnönü'nün katılmış olduğu bir toplantıda İsmet İnönü'nün hanımının üzerinde kendi broşunu görüyor…”.

… …

Yalanın boyutunu görüyor musunuz?

Nasıl olsa atış serbest!

Ve bu ülkede, bu ülkenin kurucularına ve kurucu değerlerine sallamak prim yapıyor.

O da düzene uyuyor, sallıyor.

Hadi oradan sultan bozuntusu!

Hadi oradan “mış gibi yapan” yalancı hatun(!).

Bugün olmayabilir ama bu ülkenin vefalı ve dürüst insanlarının; bu yalanının hesabını soracağı, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu günler de gelecektir elbet.

O zaman kaçacak delik arayacaksın pis yalancı…