DUANIN CEVABI YİNE DUADADIR

Duaya icabet lebbeyktir. Buyur kulum demektir. Bu ise yapılan duanın içinde mevcuttur.
Mevlana buyurur ki;
Bir kimse geceleri kalkıp Allah’ı zikrederdi. Ta ki dili damağı kurur yine duaya devam ederdi. Şeytan bu zakirin duasından muzdaripti. Onu duasından vazgeçirmek için bir hile düşündü ve ona vesvese vererek. “Ey zikredici, gece gündüz Allah Allah Allah deyip duruyorsun. Ey kulum, lebbeyk buyur diyen oldu mu bağırıyorsun, ama cevap yok. Allah isterse buyur der. Ne yüzsüzlük yapıp duada ısrar ediyorsun” diye vesvese verir. Adam cehlinden kalbi kırıldı ve Allah’a yalvarmayı bıraktı. Ezgin üzgün uykuya daldı. Rüyasında Hızır A.S.yi gördü. Hz. Hızır zikirciye “neden şeytanın vesvesesine inandın da zikrüllahı bıraktın.”
Derviş ona cevap verdi. “Ettiğim zikirlerin karşılığı olarak bana buyur diyen olmadı. Acep Allah’ın kapısından kovulduk mu diye korktum.”
Hızır, “Ey zakir (zikredici), senin dua edişin bizim için lebbeyktir. Senin dertli ve yanık niyazın yalvarış ve yakarışın da bizim haberimizdir. Seni kendimize daha çok çekmek içindir. Senin her yarab deyişinin altında bizim lebbeyklerimiz vardır.
Allah’a yalvarmayanlar gerçek cahillerdir. Bilgisizlikleri onların ağzına vurulmuş kementtir, kilittir.
Dua kendini ve haddini halini bilmektir. Duadan uzak kalmak belaya yakın olmaktır.
Duadan uzak kalmak kibir hastalığına tutulmaktır. Firavun Allah’a dönüp de ömründe bir kere yarab demedi. İnat etti. Onun kalbini en iyi bilen ulu Allah onun ömrü boyunca başını ve dişini ağrıtmadı. Hatta çevresindeki yaltakçılar, “Sen firavun 60 küsur yaşındasın, hiç hastalandın mı?” dediler. O da “Başım ve dişim bile ağrımadı” dedi. “O zaman sende ilahi bir güç var. Sen Tanrısın (haşa)” diyerek onu kandırıp inandırdılar. İnsan olduğunu bildiği, canlıları eli ile mezara gömdüğü halde geçici de olsa kendini Tanrı sandı.
Boya küpüne düşen karga renklenince kendisini tavus kuşu sanmış. Yağmurda ıslanıp tüylerinin boyası gidince aslına dönmüş. Kargalardan birisi ona sen nesin demiş. O da ben rengarenkle donanmış tavus kuşuyum demiş. Görünümün öyle de ötüşün çirkin, sesine ne demeli, o da mı tavus demiş. Uyan ey karga, ahmakların en kötüsü kendi kendini kandırandır demiş. Onun gibi boya küpüne düşen karganın kendisini tavus kuşu kandığı gibi firavun da halkın yaltakçıların itibarına bakıp da kendini Tanrı sanmış.
Allah firavuna bütün dünya mülk ve saltanatını vermiş. Ona dert vermemiş ve firavun duayı unutmuştur.
Hz. Mevlana; dert insana bir nimettir. Allah derdi sevdiği kullarına verir. Dert cihan mülkünden daha kıymetlidir. Çünkü dertli insan aman yarabbi der.
Hadisi şerifte; Allah bir kulunu severse onu dert ve belaya uğratır. O kul belaya derde sabrederse Allah onu ihlas eder, kurtarır ve derecelendirir. Onu seçilmiş kullarından eder. Duayı dert ve sıkıntı içinde yapmalıdır. Çünkü; “Dertsiz dua soğuktur, icabeti azdır. Dertli dua ise gönül duygusudur, sıcaktır. İcabeti tezdir.” (Mesnevi beyit 7935)
SÜRECEK