EVLİYA CAN ALMAZ, HAYAT VERİR,
ERMİŞ SABRIYLA KENDİNİ BELLİ EDER

İzzet ikramdan sonra ayrılma zamanı gelince, Gavs hazretleri Abdulkadir sözde Hindistan padişahına padişah olarak tayin olunurken verdiği sözü hatırlatıyor. Vaadinizi yerine getirin, diyor. Gerçekten padişah ne kazandı ise hepsini Abdulkadiri hazretlerinin önüne seriyor. Abdulkadir hazretleri, “geride neyin var”, “bir erkek evladım var”, “getir onu da paylaşalım” deyince, işin hassasiyetini, incelediğini, bir sınavdan geçtiğinin farkında olmayan padişah mürid, çocuğu getiriyor ve çocuğu nasıl bölüşeceğiz diyor. O da “ikiye böleceğiz, yarısı senin yarısı benim olacak” diyor.
Padişah, yıllarca hizmet ettiği, gün gibi kerametlerini gördüğü, yerde toprağı dalda yaprağı olmayan üstadının çocuğu öldürüp ikiye bölmeyeceğini düşünemiyor. Veyahut “ne demek ben de evladım da senindir” diyeceği yerde, hazırladığı zehirli hançeri Abdulkadiri Geylani hazretlerinin göğsüne saplamak istiyorken bir bakıyor ki, elindeki kaşık helva tenceresine saplanmış, ne saraydan, ne maldan, ne de erkek evlattan eser var. Rüya gibi kendisini Abdulkadiri Geylani hazretlerinin tekke mutfağında helva yaparken buluyor. Bu durumu seyreden Pir hazretleri, “Evladım karıştır helvayı. Biz cahil değiliz, veririz. Allah’ın verdiğini veririz. İki, meyanesi, kıvamı gelmeden helva bile olmuyor. Kıvamı gelmeyen hamur helva olmazsa zamanı gelmeden de ehliyet olmadan da padişah olunmaz. Aşçılığa devam et. Arzunu ulu yaradana arzet” diyor.
Ey hakikati arayan kişi, her iş ehline ve layık olana verilir. Şimdi insan rüyasında 50 sene yaşanacak olayları yaşar, bir uyanır ki rüya imiş. İyiyse üzülür, gördüğü rüya kötü ise şükür rüya imiş der, bunun gibi bu arzettiğim olaya ister rüya de, ister hayal de, bizim kitabımızda buna dilerse Allah zaman içinde zaman, mekan içinde mekan yaratır denir. Bunlar ulu Allah için olur mu olmaz mı demek bile küfürdür.
Zavallı aşçı ihlas ile teslim olsaydı, Hz. Pir çocuğu ikiye böleceğiz deyince, “efendim, ne gerek var ben de evladım da senindir, taksime ne gerek” deseydi, elbette hançer kaşık olmazdı. Evliya, Allah insanların canını almak değil, onlara can vermek içindirler. Yani hayat verirler, hayat.
HANGİSİ DAHA ÜSTÜN?
Vaktiyle iki veli irfan aşığı çok hürmet ettiği kemal sahibi bir zata;
-Bana ermiş bir zat gösterebilir misin, diye yakarmış. O zat da,
-Haydi sokağa çıkalım. Görebiliyor muyuz, demişler ve çıkmışlar.
Bir kasap dükkanına uğramışlar. Kasaba;
-Bize bir okka et kes, demiş. Kasap eti kesmiş.
Eti eline alan kişi, bu et yağlı oldu. yağsız olsun, demiş.
-Bu sefer de çok yağsız yaptın, ortası olmalı demiş.
-Bu sefer de kemikli oldu.
-Olmadı, belinden olsun, but olsun, kaburgadan sıyır vs.
Netice, kasaba bir koyunu parçalatmışlar. Eti de almadan çıkmışlar. Kasap onlara kızmadığı gibi, üstelik size layık et yapamadım, kusura bakmayın diye onları uğurlamış.
Eti kestirip almayanlar, özür bile dilemeden dükkandan çıkmışlar.
Kamil olan zat; yanındakine, nasıl gördün mü işte bu zat veli olmalı, gel bir başkasına gidelim, demiş.
SÜRECEK