İhlas ve samimiyete örnek teşkil edecek bir olay da, İslam’ın ulu alimlerinden, mutlak müçtehit, büyük bilgin İmam-ı Gazali hazretlerinden bir olay.
İmam-ı Gazali hazretleri, İslam alimlerine örnek olmuş, ilmiyle, haliyle ve kaliyle, sözüyle, bir ulu alimdir. Harran Üniversitesinde yetişmiş, alim, mütteki müctehit bir din yücesidir. Selçukluların değerli veziri Nizamül Mülk ve İranlı Hasan Sabbah, aynı medreselerde Harran’da okumuşlar.
Gazali hazretleri herkes gibi kitaplarını o zaman elle yazıyor.Bir çok eseri var. En önemlisi, İhvayı Ulumiddih adlı 4 bin sayfalık muazzam bir eserin sahibidir. Alimlerce, ömrünü sadece yazmakla geçirse eserlerini yazmaya ömrü yetmez deniyor. Keramet ehli bir yüce.
İşte bu alim iki arkadaş ölmeden anlaşıyorlar. Hangimiz önce ölürse, ölen, kalana rüyada oradaki (ahretteki) halinden haber versin diyorlar. İmam-ı Gazali hazretleri arkadaşından önce ölüyor. Arkadaşı Gazali’yi rüyasında görüyor; cennet bahçelerinde dillere destan bir manzara yeşillik içinde bir havuzun başında öğrenci okutuyor. Seviniyor. Soruyor arkadaşı Gazali’ye rüyasında, “Bu nimete kavuşmana hangi amelin sebep oldu? Herhalde ibadetin, ilmin ve insanlara ışık olan eserlerin sebebi ile bu nimete ermişsindir” deyince, Gazali hazretleri cevaben; “Arkadaşım, ben bu nimeti ne ibadetimle ve ne de ilmimle buldum. Ya; ihlas ve samimiyetle yaptığım bir işten buldum.” Arkadaşı, nedir o, biz de yapalım deyince, “Son eserimi yazarken bitirmek üzereydim. Bir kara sinek geldi. Divitin ucundaki mürekkebi yemeye başladı ve yedi. Mürekkep bitti. Tekrar hokkaya batırayım dedim,hokkada mürekkep bitmiş. Kenarından köşesinden toparladım.(Son kelimeyi –temmet- yani eser tamam oldu. İmza gibi birşey.) yazacaktım, sinek geldi yine divitin ucundaki mürekkebi öyle tatlı yiyordu ki, kıyamadım ve kovmadım, yedi. O eserin sonuna “tamam” kelimesini yazamadım. Hastalandım ve o kelimeyi yazamadan vefat ettim. İşte ulu Allah bu gördüğün muazzam makamı o sineğe gösterdiğim şefkat ve merhametteki ihlas ve samimiyetim nedeni ile verdi” diyor.
İhlas ve samimiyet ve iyi niyet konusunu en güzel bir misalle bitirelim:
-R.SAV. efendimiz geçmiş ümmet ve milletlerde yaşamış ve bize ışık tutacak olayları aktarıyor. Bunlar da geçmiş ümmetlerden efendimizin naklettiği olaylar hadis-i şerif olarak aktarılıyor. R.SAV.in bu olayları bize aktarması olayın gerçekliğini ifade ediyor.
Geçmiş kavimlerin kitaplarında, tahrife uğramamış, hükmü kaldırılmamış, gerek Kur’an’da bildirilen, gerekse R.SAV.in bize bildirdiği hususlar bizim için delil teşkil eder ve buna fıkıh usulünde şeriatı men gablena denir ki, geçmiş peygamberlerin şeriatından bize aktarılan hükümler demektir. İşte bu cinsten insanların niyetleri amellerinden hayırlıdır. Çünkü amele hile karışır, ama niyete hile karışmaz. Hadisi şerifinde de anlatılan bir olay:
Hz. Musa A.S. zamanında katı bir kıtlık oluyor ve uzun zaman sürüyor. Hayvanat, haşerat, ölüyor. Sebzeler, meyveler, ağaçlar kuruyor. Ufacık bebeler telef oluyor. Halk müthiş bir yokluk ve kıtlığa düşüyor. İşte böyle bir zamanda gariban bir mümin üzüntüsünden şehri terk etmek üzere yola koyuluyor. Giderken bir dereye rastgeliyor. Dere boydan boya ince un gibi elenmiş beyaz kum. Adam yanında durduğu çeşmeden abdest alıp iki rekat namaz kılıyor. Dönüp şöyle deredeki una benzeyen kumlara bakıyor, bakıyor. Ey yağmur bulutları gönderen, yağmuru yağdıran kesen, ağaçları yeşertip kurutan, bütün kainatı ayırımsız aydınlatan, güneşi yaratan, canlıları doyuran, besleyen ulu Allah, sen neye kadir değilsin ki, ne olur şu derenin kumlarını un yapsan, beni basma dağıtıcı tayin etsen. Bu dere dolusu unu insanlara, hayvanlara, canlılara hamur yapıp dağıtsam. Herkes onu yese, ben de seyretsem. En sonunda aç kimse kalmayınca bir lokma da ben yesem. Ne olur ulu Allahım diye dua ederken, o anda ecel onu yakalıyor ve oracıkta can veriyor. Cenab-ı Hak Hz. Musa’ya vahyen, veya ilhamen haber veriyor. Ya Musa benim bir veli kulum felanca derede öldü. Onu teşyi et. Yani yılma, kefenle, namazını bizzat sen kıldır ve defnet diye emir buyuruyor. Hz. Musa A.S. ulu Allah’ın emrini yerine getiriyor. Veli kulun cenazesini kıldırırken, gök ehlinin binlerce meleğin yere indiğini görüyor. Yerde iğne atacak yer kalmıyor. Hz. Musa, yüce Allah’a iltica ediyor. Yarabbi, bu kişi bizim içimizde yaşadı. Bu dereye ulaşmasının nedeni nedir? Cenab-ı Hak o kulum o derenin kumları un olsaydı onun tamamını dağıtacaktı. O kulum cömert kullarımdan birisidir Ya Musa, buyuruyor. Yani bu kulu veli yapan o kulun halis niyeti ve ihlasıdır.
İşte ihtiras ve samimiyet öyle bir sermayedir ki, kârı bin mislidir. Tarlası kalp temizliği, mahsulü ebedi hayattır.
SÜRECEK