Riya, bala zehir katmak gibi bir şeydir. İhlas ise safi baldır. Bu konuda bazı örnekler sunacağım. Bundan önce; Hz. Mevlana’nın Mesnevi tercümesi 5. cilt 1719 ve sonraki sayfalarda irad ettiği beyitler Hz. Ali R.A. hazretlerinin ihlası hakkındadır.
“Ez Ali Amuz ihlası Amel
Sir’i Hakradan Mutahhar Ez Degel”
Yani; amelde; işinde ihlası, samimiyyeti, içtenliği Hz. Ali’den öğren. Allah’ın Arslanı’nın hile ve huda (düzenbaz)dan uzak mutahhar, çok temiz bir Allah eri olduğunu bil. (ve sonraki beyitler.)
Muharebede bir pehlivana galebe çaldı. Üstün geldi. Süratle kılıncını çekti. Ta hasmına indireceği zaman, hasmı Aliyyel Mürtezanın mübarek yüzüne tükürdü. Öyle bir kahraman ki, Hz. Muhammed’in S.A.V.in iftihar ettiği, velilerin hayran kaldığı, güneş ve ayın onun huzurunda yüzünü yerlere sürdüğü Kerrari Ali R.A.in yüzüne şiddetli bir şekilde tükürdü.
Hz. Ali, kılıncını kaldırdı, ama düşmanın beynine değil, yere indirdi. Bu duruma şaşakalan müşrik hasmı, hayretle, “Ben olsam böyle bir hareket karşısında seni on parçaya bölerdim. Neden beni öldürmedin?”
“Ançi didiki çunin haşmet nişest
Ta çunan berki humüd-übaz-cest”
Ne gördün ki, ne oldu ki köpürmüş öfkeni yatıştırdın. Şimşek geri döner mi. Sen şimşekten hızlı iken neden durdun. Ve benim hayatımı bağışladın. Bu nasıl mertliktir ki, sende tecelli etti”.. ve ilave etti Hasm-ı Ali (düşmanı) Ali’yi övüyordu. “Sen ki, Tih Sahrasında sıcaktan kavrulan Musa’nın kavmi Yahudi milletini güneşin kavurucu hararetinden koruyan gamamf soğutucu bulutsun.” Burada Mevlana Hz. Musa’nın kavmini firavunun zulmünden kurtarmak için, binlerce İsrailliyi Mısır’dan çıkarmış, Nil veya Kızıldeniz’de firavunun boğulması ile onun zulmünden kurtarıp Filistin’e götürmek için Tih sahrasına getirmiş. Yiyecek yok, içecek yok. Kavurucu bir çöl sıcağı var. Hz. Musa’nın himmeti, ulu Allah’ın rahmeti ile Allah onlara bir kayadan 12 yerden “fenfeceret minhüsneta ayna” 12 kaynak fışkırtmış ve gökten baldıran etinden yemekler göndermiş. Yemişler, içmişler, hayvanlarını da sulamışlar. Serinletici bulutun gölgesinde yatmışlar. İnsanoğlu tek düzenden hoşlanmaz. Et yemekten usanmışlar. Hz. Musa’ya biz etten, helvadan usandık, bize soğan sarımsak, pırasa vs. gibi sebzeler isteriz diye isyan etmişlerdir. İşte Hz. Mevlana, Hz. Ali’yi Tih Sahrasında İsraillileri koruyup kollayan ulu Allah’ın rahmet sebebi olan Hz. Musa’nın merhametine benzetiyor. Bakara 57. 40 yıl böyle beslendiler. Yine Allah’a isyan ettiler. Hz. Ali’nin düşmanı; “Sen Hz. Musa gibisin. Ben de ona isyan eden nankör İsrailliler gibiyim. Neden beni öldürmedin” diyordu. Hz. Ali R.A. hasmının birçok övgüsünü dinledikten sonra, hasmına elindeki Zülfikar’ı (kılıcı) niçin yere attığını şöyle açıkladı.
“Dinle; ben ömrüm boyunca 80 küsür harbe iştirak ettim. Hiçbirinde Allah rızasının dışında kılıç sallamadım ve hiçbir hasmıma önce hamle yapmadım. Mecbur kalmadıkça kılıç çekmedim. Ben Allah’ın Aslanıyım. Nefsin, heva ve hevesin aslanı değilim. Ben İran bayrağında bulunan rüzgar estikçe canlı gibi görünen –resmedilmiş- sahte aslanlardan değilim. Benim işime dinim şahittir.”
“Felem taktiluhüm velakin nellahe gatehüm. Vema rahmeyte velakinnellahe rama. Veliyübliyel mümine minhü belaen hasena. İnnellahe samiun Alim. Enfal: Ayet17.
“Ey habibim. Savaşta, onları siz öldürmediniz. Fakat Allah öldürdü. Onlara attığın zaman da sen atmadın. Allah attı ve bunu Allah’ın yardımını müminlere göstermek için yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir.”
Hz. Ali Ayetini okudu. Ben kılıç gibiyim. Kılıç benim elimde. Ama güç Hz. Allah’ındır. (Hayber kalesinin 30 metrekarelik demir kapıyı söküp kalkan yaptığında da aynı sözü söylemiş, birçok Yahudi hahamı –din adamı- imana gelmişti.) Böylece kendisini Hz. Ali’yi metheden hasmına Hz. Ali kendisinin özelliklerini ve ulu Allah’ın yardımını daima arkasında olduğunu hasmına sayıp döktü.
SÜRECEK