İHLAS VE SAMİMİYET
İhlas, içtenliktir. Yaptığın bir işe hiç kimseyi karıştırmadan sırf Allah için yapmak, yapmadığını da sırf Allah rızası için yapmamaktır. Yani samimiyettir.
İhlas: Riyasız, gösterişsiz yapılan iştir.
Yapılan işi hakkıyla yapmaktır.
İhlas: Sarsılmaz bir itimatla Allah’a güvenmek, Allah’a dayanmak, yapılanları ancak Allah için yapmaktır.
İhlas: Sözü özü bir olmaktır.
İhlas: Doğru olarak inandığın gibi yaşamaktır.
İhlas: Bir ürünün, bir mamulün kalitesini gösteren bir göstergedir.
Allah herkesin kalbine göre verir. Yürekten söylenen söz, saf ve temiz düşünce, ihlasın kaynağı, anasıdır.
İhlas: Özün özüdür.
Amelin az olsun ama samimi olsun. Bir damla soğuk su, kaynayan, taşmak üzere olan bir tencere sütü taşmaktan kurtarır. Bir damla zehir, bir kazan aşı zehirler. Bu da riyadır. Yani ihlasın zıddı riyadır. Bir işi Allah rızası dışında insanlara iyi görünmek veya yaranmak için yapmak riyadır. Gösteriştir ki, Allah katında yok sayılır.
R.SAV. “Müminin niyyeti amelinden hayırlıdır. Çünkü amele riya karışır. Ama niyyete riya karışmaz” buyurmuştur.
Yüce Allah da, R.SAV.e hitaben; “De ki, bana Allah’a ihlasla ibadet etmem emredildi.” Mü’min 65. Ve yine Beyyine suresinde, “İnandığınız gibi yaşayın. Allah’a içtenlikle ibadet edin. Namazınızı Allah için kılın, zekatınızı Allah rızası için verin. Din bununla kaimdir (Ayakta durur).”
Şeytan herkesi kandırır. Ancak samimi olanları asla kandıramaz. Hz. İbrahim hk.da “o halis, gerçek bir kuldur” diye övmektedir. Ve bu ihlasın karşılığını, oğlu İsmail’i Allah yoluna Allah’ın emri ile kurban ederken, kendine “Bizibhınaziym - kaldır İsmail’i, onun yerine sana gökten besili bir koç gönderdim” buyuruldu.
Şunu ifade edelim ki; ihlas ve samimiyyet, iyi niyetin mahsulüdür. Arpa eken buğday biçmez. Kötü niyetten iyi amel doğmaz. Kurttan kuzu doğmadığı gibi... R.SAV. zamanında Medine’de iken, Mekke’den bir genç Medine’ye hicret etti ve R.SAV.e gelerek müslüman oldu. R.SAV. “Sen Mekke’den buraya Müslüman olmak için mi geldin, yoksa sevdiğin kız Medine’ye hicret ettiği için onun peşinden mi geldin” diye mucize gösterip delikanlının kalbini okuyunca, genç “Vallahi ya resulallah ben sevgilim için geldim” deyince, “Ameller niyetlere göredir. Neye niyet edersen, ona ulaşırsın (sen bir taşla iki kuş vurdun) hem hidayete erdin, hem de sevgiline kavuştun” buyurdu ve nikahlarını kıydı. (Buhari şerif, Bedil vahiy 1)
Ki, bu hadis-i şerif, mutevadir, yani en sahih, en meşhur bir hadistir. Niyyet hadisi denir. Hz. Ömer R.A. bildirmiştir. Hadis usulünde okuduğuma göre, bu hadisi bin kadar sahabi duymuş ve rivayet etmiştir. Demek ki, ihlasla yapılan işler mutlaka hayırla neticelenir. Riya ile yapılan işlerin sonu sabun köpüğü gibi önü parlak sonu sönüktür.
Mevlana hazretleri, ihlas ve samimiyyetle ilgili olarak, Mesnevi’de bazı örnekler veriyor:
Medine’de bir grup insan bir gece Kur’an okunan bir evin önünden geçiyorlar. Bir genç o evde gayet etkili bir sesle Kur’an-ı Kerim okuyordu. Bu grupta onu pencere dibinde –önünde- dinliyorlardı. Bir ara okuyucu genç onların okuduğu Kur’an’ı huşu ile dinlediklerini görmüş, sesini daha da yükselterek, iştahla okumaya başlamış. Dinleyenler bir müddet sonra oradan ayrılmışlar. Genç, Kur’an okumaya devam etmiş. Gece geç vakit yatınca, sahih bir rüya görüyor. Genç rüyasında ölüyor. Mahşer kuruluyor. Mizana çıkarılıp sevapları tartılıyor. Ömründe işlediği bütün güzel ameller ilahi teraziye konuyor. Son gece okuduğu Kur’an da getiriliyor. Fakat genç sevapların içinde o gece okuduğu Taha Suresini göremiyor. Heyecanla uyanıyor. Sabah vakti olmuş (gerçek rüyalar sabah vakti, sabaha yakın görünen ve unutulmayan rüyalardır) R.SAV.e koşuyor. Olayı anlatıyor. R.SAV. peygamberliğin bir gereği olayın iç yüzünü bir mucize olarak gence anlatıyor ve buyuruyor ki; “Ey oğul, sen o gece Kur’an’ı önceleri Allah rızası için okuyordun. Sonra seni dinleyenleri görünce okuduğun yer Taha suresi idi. Taha suresini seni dinleyenler için okudun. Onun için yazılmadı. Onun sevabını git seni dinleyenler versin” buyurdular.
SÜRECEK